ceza ehliyeti

ADLİ PSİKİYATRİNİN TANIMI

Adli Psikiyatri; klinik psikiyatri, nöroloji, adli bilimler, hukuk, kriminoloji (suç bilimi), psikoloji ve sosyoloji gibi birçok bilim dalının tıbbi bakış ve bilimsel objektiflik sınırları içinde kaynaşmasından oluşmuş bir bilim dalıdır.

Gerek ayaktan muayene ile gerekse gözlem altındaki bir olguda, adli psikiyatrik problemi çözebilmek için, olayı oldukça geniş bir spektrumda, objektif, önyargısız, gelişmiş tıbbi literatüre uygun kriterlerle hukuki platforma uygun bir şekilde değerlendirmek gerekir. Bu da medikal bilgiler kadar hukuki bir bilgiye de ihtiyaç gösterir.

Hukuk Devletinde toplumun huzuru yasalar tarafından korumaya alınmıştır. Toplumdaki fertlerin, herhangi bir kimsenin davranışı yüzünden tehdit altında kalması durumunu suç olarak değerlendiren kanun koyucu, bu durumu yasalaştırır ve uygulayıcılar vasıtasıyla o suç için öngördüğü cezanın tatbik edilmesini emreder. Her suça karşı belli bir ceza öngörülür ve cezalandırmanın yöntemi ve süresi ilgili kanunlarda belirtilir.

Ceza, bu suç sayılan davranışın ortaya çıkmasını engellemek amacıyla alınan tedbirlerden biridir. Ceza uygulamasının nedeni, caydırıcılık, ıslah etme ve toplumu suç işleyene karşı korumadır.

Kanun koyucu, suç ve uygun cezaları tanzim ederken gereken esasları, kamu vicdanını göz önüne alarak belirler. Islah etme, ibret vererek caydırıcı olma ve toplumu suçludan koruma esasları olmayan hiçbir ceza yürürlükte olamaz ve bu amaçlar gözetilmiyorsa o kişiye ceza uygulanamaz. Örneğin, manavdan bir elmayı izinsiz olarak alan 7 yaşındaki bir çocuk için, şekil olarak hırsızlık suçu oluşmuştur. Ancak o çocuk için, işlediği suçun karşılığı olan cezanın uygulanması toplumun diğer bireyleri için caydırıcı ve ibret verici olmaması, hapis cezasının uygulanması toplumun diğer bireyleri için caydırıcı ve ibret verici olmaması, hapis cezasının ıslah edici vasfı bulunmaması ve bu tür bir suçu işleyen suçlu 7 yaşındaki bir çocuktan, toplumu hürriyeti kısıtlayan bir ceza ile korumaya gerek olmaması nedeniyle kanunda yazan cezaları uygulama yoluna gidilmez.

Benzer bir durum, mental olarak sağlığı yerinde olmayan ve/veya mental olgunluk açısından yeterince gelişmemiş bireyler için de geçerlidir. Kronik bir şizofreni hastasının hezeyanlarının tesiriyle bir suçu işlemesi halinde, örneğin bir kişiyi öldürmesi durumunda, kişinin hastalığı nedeniyle hürriyeti kısıtlayıcı cezadan yeterince anlam çıkararak ıslah olması düşünülemez.

Toplumu suçludan korumak mantığı ile, o kişiyi kanunun öngördüğü temel tıbbi şartlar içindeki bir süre için, zorunlu olarak tedavi göreceği bir kurumda tutulması ve tedavi görmesi sağlanır.  O halde, Kanun koyucunun önümüze iki temel kaideyi çıkardığını görüyoruz.







Birincisi yaş kriteri, ikincisi ise mental olgunluk düzeyi ve/veya mental sağlık. Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Türk Medeni Kanunu (TMK), bu iki temel kriter içinde kanuni durumun değerlendirilmesini bilirkişilerden talep etmektedir.








Cezai ehliyet
 
Bir kısım doktrinde, her insanın suçun faili olamayacağı, insanın fail olabilmesi için bazı koşullara sahip olması gerektiği ileri sürülmüş, bundan cezaî ehliyet (capacita’ penale ) ceza ehliyeti veya suç işlemeye ehil olmak kavramı ortaya çıkarılmıştır. Bununla, bir kimsenin ceza hukukunun öznesi olabilmesi için aranan koşulların tümü, yani ceza hukuku bakımından önemi olan bir fiili gerçekleştirmeye ehliyet ifade edilmek istenmiştir. Bu düşüncede olanlar, iki grup insanda ceza ehliyetinin olmadığını söylemektedirler. Bunlar, sorumsuzluktan, dokunulmazlıktan yararlananlar ve inşat edilebilir olmadıkları için cezalandırılamayanlar, yani akıl hastaları ve benzeri kimselerdir. Bu kişiler ceza hukukunun dışında sayılmaktadırlar
 
Hangi zihinsel süreçler cezai ehliyeti değerlendirmede önemlidir
 
Ruhsal hastalığından dolayı suç işleyen veya suç işleyen ruh hastalarının suçlu sayılıp sayılmamasına ilişkin değerlendirme, yasalar tarafından adli tıbba ve psikiyatriye bırakılmıştır. Yapılan değerlendirmelerde, ruh hastasının suç işlediği an zihinsel süreçlerinin ve duygusal melekelerinin ileri derecede bozulduğu belirlenirse, o kişi suçlu sayılmaz ve hapsi gerektiren bir cezaya çarptırılmaz; fakat tam iyileşme sağlanıncaya kadar tedavi altına alınır ve bu sürede sosyal yaşama katılması engellenir.
Muhakeme, bilinç, algılama, düşünme ve gerçeği değerlendirme gibi zihinsel süreçlerin bozulduğu ve ceza sorumluluğu gerektirmeyen hastalık ve bozukluklar şunlardır: Bunama, deliriyum, ağır şizofreni ve paranoid, manik coşku durumu, ağır psikotik ve epileptik çökkünlük, ağır zihinsel engellilik, toksik maddelerin kullanıldığı haller vb. Bu durumlarda otokontrol kaybolabilmekte ve kişi davranış ve dürtülerini engelleyememektedir. Bu hastalıkların yoğun olarak yaşandığı durumlarda işlenen suçlardan dolayı yasalar, kişinin suçu bilinçli olarak işlemediğini, suçun anlamını ve sonuçlarını değerlendirecek yetilere sahip olmadığını kabul eder
Ruhsal hastalığından dolayı suç işleyen veya suç işleyen ruh hastalarının suçlu sayılıp sayılmamasına ilişkin değerlendirme, yasalar tarafından adli tıbba ve psikiyatriye bırakılmıştır. Yapılan değerlendirmelerde, ruh hastasının suç işlediği an zihinsel süreçlerinin ve duygusal melekelerinin ileri derecede bozulduğu belirlenirse, o kişi suçlu sayılmaz ve hapsi gerektiren bir cezaya çarptırılmaz; fakat tam iyileşme sağlanıncaya kadar tedavi altına alınır ve bu sürede sosyal yaşama katılması engellenir.
Muhakeme, bilinç, algılama, düşünme ve gerçeği değerlendirme gibi zihinsel süreçlerin bozulduğu ve ceza sorumluluğu gerektirmeyen hastalık ve bozukluklar şunlardır: Bunama, deliriyum, ağır şizofreni ve paranoid, manik coşku durumu, ağır psikotik ve epileptik çökkünlük, ağır zihinsel engellilik, toksik maddelerin kullanıldığı haller vb. Bu durumlarda otokontrol kaybolabilmekte ve kişi davranış ve dürtülerini engelleyememektedir. Bu hastalıkların yoğun olarak yaşandığı durumlarda işlenen suçlardan dolayı yasalar, kişinin suçu bilinçli olarak işlemediğini, suçun anlamını ve sonuçlarını değerlendirecek yetilere sahip olmadığını kabul eder
Tck
Madde 32: (1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
(2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir
 
 
 
 
 
ceza ehliyetini ayırt etme gücü ve yaş bakımından özel şekilde düzenlemiştir. Ceza Kanununa göre, fiil işlediği zaman şuurunun ve hareketinin serbestliğini kaldıracak surette akıl hastalığına tutulmuş olan kimseye ceza verilmez.
Suçlunun yaşı bakımından, ehliyetlilik 3 gruba ayrılmıştır.

Tam ehliyetsizlik: 11 yaşını doldurmamış küçükler tam ehliyetsizdir, yani suç işleseler bile ceza almazlar.
Tam olmayan ehliyetliler: 11-18 yaş arası kişiler suç işledikleri takdirde indirimli ceza alırlar.
Tam ehliyetliler: 18 yaşın bitmesiyle kişiler artık tam ehliyetlidir. Yani suç işledikleri takdirde ceza alabilirler
 
 
 
 
Ceza ehliyeti’ne gelince: “Türk Ceza Kanunu” ceza ehliyetini ayırt etme gücü ve yaş bakımından özel şekilde düzenlemiştir. Kanuna göre, akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur. Bu kişinin davranışlarını yönlendirme ve algılama yeteneği önemli ölçüde azalmış değilse, kendisine ceza verilir, fakat cezalarda belli ölçüde indirim yapılır. Suçlunun yaşı bakımından ceza ehliyeti aşamalı bir biçimde düzenlenmiştir.


İlk aşamada “tam ehliyetsizlik” yer alır. Tam ehliyetsizlik on ikinci yaşın sonuna kadar uzanır. Gerçekten, fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında ceza kavuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
İkinci aşamada “tam olmayan ehliyet” gelir. Bu aşama da ikiye ayrılmıştır. Birincisi fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak, bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiili algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişilere ceza verilir, fakat cezalarda belli ölçüde indirim yapılır.
Üçüncü aşamayı “tam ehliyet” oluşturur ki, bu aşamada fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmuş olan kişiler yer alır. Sağır ve dilsizlik durumu da ceza ehliyetini etkiler. Gerçekten, onbeş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizlere oniki yaşını doldurmuş olan çocuklara ilişkin hükümler; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizlere oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümler; onsekiz yaşını doldurmuş olup da yirmi bir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizlere onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümler uygulanır (m. 33) .
Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiili hukukî anlam ve sonuçlarına algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli ölçüde azalmış olan kişiye ceza verilmez. İradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişiye ceza verilir.



 
 
 
Bu gelişim sürecinin yasalar tarafından ortak değerlendirme kriteri yaş olmaktadır. Yasalarda bu süreç kabaca çocukluk (11 yaş öncesi), ergenlik (11-15 yaş), adolesan (15-18 yaş) ve erişkinlik (18 yaş üstü) olarak tanımlanmıştır. Sağır ve dilsiz kişilerde ise anlama ve yorumlamanın daha geç başlaması nedeniyle sorumluluğun olmadığı dönemin alt sınırı yasalarımızda 15 yaş olarak kabul edilmektedir. Yaş verilen cezayı etkilediğinden tüm olaylarda dikkat edilmesi ve belirtilmesi gereken temel bir unsurdur.







2
 
Ceza sorumluluğunda kişinin suç işlediği sırada ceza sorumluluğunu ortadan kaldıracak veya azaltacak kapsam ve nitelikte herhangi bir akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı içinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Kişinin olaydan önce veya olaydan sonra herhangi bir psikiyatrik tablo içinde olması ceza sorumluğunu etkilemez. Burada önemli olan suç işlendiği sırada ceza sorumluluğunun (bilinç ve eylem özgürlüğünün) olmamasıdır. Psikiyatrik tablolar dışında çeşitli tıbbi durumlar da kişinin ceza sorumluluğunu ortadan kaldırabilir veya azaltabilir.
Psikotik bozukluklar, şizofreni, paranoid bozukluklar, affektif bozukluklar, organik beyin sendromu, demans, ileri derecede zeka gerilikleri (idiosi, embesilite) ceza sorumluluğunun kalkmasına yol açan psikiyatrik tablolardır. Suç işlediği sırada bu tablolardan biri içinde olan kişinin ceza sorumluluğu yoktur -herhangi bir ceza verilmez- ve yargı organlarınca toplum güvenliği açısından bir akıl hastanesinde muhafaza ve tedavi altına alınırlar (TCK 46).
 
 
Psikozların daha hafif dereceleri, ağır nörotik bozukluklar, ağır kişilik bozuklukları, alkolizm ve ileri derecede fobiler, ağır stres reaksiyonları, debilite-embesilite sınırı ve aşağı debilite derecesindeki zeka gerilikleri’nde ise kişilerin ceza sorumluluklarının tam olmadığı, yetersiz olduğu kabul edilir (TCK 47). Azaltılmış ceza sorumluluğu uygulamada azami ve asgari olarak belirtilmektedir. Sorumluluğun ileri derecede yetersiz olması veya yetersiz olması şeklinde yapılan bu nitelemeye göre ceza 1/2 ile 1/3 oranında indirilir. Kişiler hükümden sonra hastanede muhafaza ve tedavi altına alınmazlar.
 
 
 
 
Bilinç ve eylem özgürlüğünü ortadan kaldıran ancak akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olarak adlandırılmayan psikiyatri dışı çeşitli tıbbi tablolarda; epilepsi krizi, üremi veya diabet koması, hipertiroidi krizi, karbonmonoksit, karbondioksit, eter gibi maddelerin solunması, zehirlenmeler, yüksek ateş nedeniyle oluşan bilinç bozuklukları’nda kişilerin ceza sorumlulukları ortadan kalkar veya azalır. Alkol yada narkotik maddelere iptila derecesinde (fiziki bağımlılık) bağımlı olanların bu maddeleri sağlamak için işlediği suçlara karşı ceza sorumlulukları yoktur. Ancak kişinin istemli olarak alkol veya toksik madde alması ceza sorumluluğunu hiçbir şekilde etkilemez. Yasada arızi durum olarak tamınlanan bu tabloların sorumluluğa etki edebilmesi için etkenin oluşmasında suçlunun bir kusurunun bulunmaması gerekir.


 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol