fgfgfgfgf
Cezai ehliyet
Bir kısım doktrinde, her insanın suçun faili olamayacağı, insanın fail olabilmesi için bazı koşullara sahip olması gerektiği ileri sürülmüş, bundan cezaî ehliyet (capacita’ penale ) ceza ehliyeti veya suç işlemeye ehil olmak kavramı ortaya çıkarılmıştır. Bununla, bir kimsenin ceza hukukunun öznesi olabilmesi için aranan koşulların tümü, yani ceza hukuku bakımından önemi olan bir fiili gerçekleştirmeye ehliyet ifade edilmek istenmiştir. Bu düşüncede olanlar, iki grup insanda ceza ehliyetinin olmadığını söylemektedirler. Bunlar, sorumsuzluktan, dokunulmazlıktan yararlananlar ve inşat edilebilir olmadıkları için cezalandırılamayanlar, yani akıl hastaları ve benzeri kimselerdir. Bu kişiler ceza hukukunun dışında sayılmaktadırlar
Hangi zihinsel süreçler cezai ehliyeti değerlendirmede önemlidir
Ruhsal hastalığından dolayı suç işleyen veya suç işleyen ruh hastalarının suçlu sayılıp sayılmamasına ilişkin değerlendirme, yasalar tarafından adli tıbba ve psikiyatriye bırakılmıştır. Yapılan değerlendirmelerde, ruh hastasının suç işlediği an zihinsel süreçlerinin ve duygusal melekelerinin ileri derecede bozulduğu belirlenirse, o kişi suçlu sayılmaz ve hapsi gerektiren bir cezaya çarptırılmaz; fakat tam iyileşme sağlanıncaya kadar tedavi altına alınır ve bu sürede sosyal yaşama katılması engellenir.
Muhakeme, bilinç, algılama, düşünme ve gerçeği değerlendirme gibi zihinsel süreçlerin bozulduğu ve ceza sorumluluğu gerektirmeyen hastalık ve bozukluklar şunlardır: Bunama, deliriyum, ağır şizofreni ve paranoid, manik coşku durumu, ağır psikotik ve epileptik çökkünlük, ağır zihinsel engellilik, toksik maddelerin kullanıldığı haller vb. Bu durumlarda otokontrol kaybolabilmekte ve kişi davranış ve dürtülerini engelleyememektedir. Bu hastalıkların yoğun olarak yaşandığı durumlarda işlenen suçlardan dolayı yasalar, kişinin suçu bilinçli olarak işlemediğini, suçun anlamını ve sonuçlarını değerlendirecek yetilere sahip olmadığını kabul eder
Ruhsal hastalığından dolayı suç işleyen veya suç işleyen ruh hastalarının suçlu sayılıp sayılmamasına ilişkin değerlendirme, yasalar tarafından adli tıbba ve psikiyatriye bırakılmıştır. Yapılan değerlendirmelerde, ruh hastasının suç işlediği an zihinsel süreçlerinin ve duygusal melekelerinin ileri derecede bozulduğu belirlenirse, o kişi suçlu sayılmaz ve hapsi gerektiren bir cezaya çarptırılmaz; fakat tam iyileşme sağlanıncaya kadar tedavi altına alınır ve bu sürede sosyal yaşama katılması engellenir.
Muhakeme, bilinç, algılama, düşünme ve gerçeği değerlendirme gibi zihinsel süreçlerin bozulduğu ve ceza sorumluluğu gerektirmeyen hastalık ve bozukluklar şunlardır: Bunama, deliriyum, ağır şizofreni ve paranoid, manik coşku durumu, ağır psikotik ve epileptik çökkünlük, ağır zihinsel engellilik, toksik maddelerin kullanıldığı haller vb. Bu durumlarda otokontrol kaybolabilmekte ve kişi davranış ve dürtülerini engelleyememektedir. Bu hastalıkların yoğun olarak yaşandığı durumlarda işlenen suçlardan dolayı yasalar, kişinin suçu bilinçli olarak işlemediğini, suçun anlamını ve sonuçlarını değerlendirecek yetilere sahip olmadığını kabul eder
Tck
Madde 32: (1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
(2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir
ceza ehliyetini ayırt etme gücü ve yaş bakımından özel şekilde düzenlemiştir. Ceza Kanununa göre, fiil işlediği zaman şuurunun ve hareketinin serbestliğini kaldıracak surette akıl hastalığına tutulmuş olan kimseye ceza verilmez.
Suçlunun yaşı bakımından, ehliyetlilik 3 gruba ayrılmıştır.
Tam ehliyetsizlik: 11 yaşını doldurmamış küçükler tam ehliyetsizdir, yani suç işleseler bile ceza almazlar.
Tam ehliyetsizlik: 11 yaşını doldurmamış küçükler tam ehliyetsizdir, yani suç işleseler bile ceza almazlar.
Tam olmayan ehliyetliler: 11-18 yaş arası kişiler suç işledikleri takdirde indirimli ceza alırlar.
Tam ehliyetliler: 18 yaşın bitmesiyle kişiler artık tam ehliyetlidir. Yani suç işledikleri takdirde ceza alabilirler
Ceza ehliyeti’ne gelince: “Türk Ceza Kanunu” ceza ehliyetini ayırt etme gücü ve yaş bakımından özel şekilde düzenlemiştir. Kanuna göre, akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur. Bu kişinin davranışlarını yönlendirme ve algılama yeteneği önemli ölçüde azalmış değilse, kendisine ceza verilir, fakat cezalarda belli ölçüde indirim yapılır. Suçlunun yaşı bakımından ceza ehliyeti aşamalı bir biçimde düzenlenmiştir.
İlk aşamada “tam ehliyetsizlik” yer alır. Tam ehliyetsizlik on ikinci yaşın sonuna kadar uzanır. Gerçekten, fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında ceza kavuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
İkinci aşamada “tam olmayan ehliyet” gelir. Bu aşama da ikiye ayrılmıştır. Birincisi fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak, bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiili algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişilere ceza verilir, fakat cezalarda belli ölçüde indirim yapılır.
Üçüncü aşamayı “tam ehliyet” oluşturur ki, bu aşamada fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmuş olan kişiler yer alır. Sağır ve dilsizlik durumu da ceza ehliyetini etkiler. Gerçekten, onbeş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizlere oniki yaşını doldurmuş olan çocuklara ilişkin hükümler; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizlere oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümler; onsekiz yaşını doldurmuş olup da yirmi bir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizlere onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümler uygulanır (m. 33) .
Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiili hukukî anlam ve sonuçlarına algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli ölçüde azalmış olan kişiye ceza verilmez. İradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişiye ceza verilir.
Bu gelişim sürecinin yasalar tarafından ortak değerlendirme kriteri yaş olmaktadır. Yasalarda bu süreç kabaca çocukluk (11 yaş öncesi), ergenlik (11-15 yaş), adolesan (15-18 yaş) ve erişkinlik (18 yaş üstü) olarak tanımlanmıştır. Sağır ve dilsiz kişilerde ise anlama ve yorumlamanın daha geç başlaması nedeniyle sorumluluğun olmadığı dönemin alt sınırı yasalarımızda 15 yaş olarak kabul edilmektedir. Yaş verilen cezayı etkilediğinden tüm olaylarda dikkat edilmesi ve belirtilmesi gereken temel bir unsurdur.