sos2
dayanışma ruhunun pekişmesine sebep olmasına dayanmaktadır.Türkiye gibi Sivil Toplum Kuruluşlarının gelişmediği, ara korunak mekanizmalarının etkisiz olduğu, devletin sosyo - ekonomik fonksiyonlarını yitirdiği ülkelerde yerel yönetimlerin bu misyonu üstlenmeleri kaçınılmaz bir durumdur.
1.SOSYAL BELEDİYECİLİĞİN TANIMI VE İŞLEVLERİ Sosyal Belediyecilikmahalli idareye sosyal alanlarda planlama ve düzenleme işlevi yükleyen bir modeldir.Kamu harcamalarını konut, sağlık, eğitim ve çevrenin korunması alanlarını kapsayacak şekilde sosyal amaca kanalize eden;işsiz ve kimsesizlere yardım yapılması, sosyal dayanışma ve entegrasyonun tesis edilmesi ile sosyo - kültürel faaliyet ve çalışmaların gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan altyapı yatırımlarının yapılmasını öngören; bireyler ve toplumsal kesimler arasında zayıflayan sosyal güvenlik ve adalet mevhumunu güçlendirmeye yönelik olarak mahalli idarelere sosyalleştirme ve sosyal kontrol işlevleri yükleyen bir modeldir.
2.SOSYAL BELEDİYECİLİĞİN İŞLEVLERİ2.1.Sosyalleştirme, sosyal kontrol ve rehabilitasyonSosyalleşme, toplumun bir parçası haline gelme; kişinin aile, okul, mesleki örgütler gibi içinde yer aldığı toplumsal kurumların ve genelde yaşadığı kültürel ortamın kendisinden beklediği şekilde davranmayı ve diğer bireylerle uyum içinde yaşmayı öğrenme sürecidir.Bireylerin devletin sosyalleştirme ağının dışında kalmaları birçok soruna sebep olabilmektedir. (Toplumdan dışlanmış, toplumsallaşamamış bireylerin şehirlerde doğurduğu problemler meydanda olup, mahallelerinde, sokaklarında huzursuzluk kaynağı olmaktadırlar.)Belediyeler bu çerçevede bir nevi sosyal eğitim işlevi görebilirler. Zaten evinin bahçesinde hayvan besleyerek, yüksek sesle müzik dinleyerek veya etrafa hoş olmayan koku ve görüntü saçarak çevreyi rahatsız eden vatandaşlarla ilgilenme yetkisi cezai anlamda belediyelere aittir.İnsanların toplum içinde nasıl davranmaları gerektiği konusunda da belediyelerin eğitici olmaları bu fonksiyonları tamamlayıcı mahiyettedir. Mahalli idareler toplumsal düzenin devamının sağlanmasına yönelik olarak bireye toplumsal beklentilere uygun davranış, kural ve değerler aşılama manasında sosyal kontrol mekanizması olarak işlev görebileceklerdir. Kıraathane toplantıları, halk meclisleri, esnaf gezileri, afişler ve mahalle kütüphaneleri aracılığıyla belediyeler halka daha yoğun olarak mesaj verebilmektedirler.2.2.Mobilize etme, yönlendirme, kılavuzluk ve rehberlik etmeToplumsal kesimlere yönelik olarak danışmanlık hizmeti verme, onları belli gün ve olaylarda yönlendirme, halka sorunlarını nasıl ve hangi kurumlarla çözebilecekleri konusunda yardımcı olma gibi işlevler belediyelerce yürütülebilmektedir.Örneğin;Tüketici Danışma Merkezleri gibi.2.3.Yardım etme, gözetmeMahalli idareler beldelerindeki fakir ve muhtaç vatandaşların bilgilerine kolaylıkla sahip olabilmekte, onların sosyo-ekonomik durumlarını izleyebilmekte, asgari yaşam sınırında olanlara gıda, kömür, ilaç, kırtasiye malzemesi, tekerlekli sandalye gibi yardımlarda bulunabilmektedir. Kış gecelerinde ev ev gezerek, vatandaşın ne yediği, ne yaktığı, öğrenim durumunda olanların ne tür ihtiyaçları olduğu gibi konuları başkaca takip eden bir kurum ve mekanizma da mevcut yapı içinde geliştirilememiştir.2.4.YatırımMahalli idareler halkın geçim sıkıntısını gidermeye yönelik olarak köklü tedbirler alamamakla birlikte, kolaylaştırıcı bir takım hizmetlere yönelebilmektedirler. Tanzim satış mağazaları, ekmek fabrikaları, aşevleri, sığınma evleri, sağlık ocakları, mahalle kütüphaneleri bunlardan sadece bazılarıdır. Bu hizmetlere yönelik olarak mahalli idarelerin yatırımlara girişmeleri bir zorunluluk olarak görünmektedir.
3. 1580 KAPSAMINDA BELEDİYELERİN SOSYAL ALANDA SORUMLULUKVEYETKİLERİBu kapsamda 1580 sayılı kanunda belediyelere bir çok sorumluluklar yüklenmiştir. Bu sorumlulukları şu şekilde sıralayabiliriz:1.Bırakılmış ve bulunmuş çocukları, delileri, kazaya ve afete uğrayanları koruyup gözetmek.2.Fakir ailelerin ikiz çocuklarına alelumun öksüz, fakir, kimsesiz çocuklara para, hekim, ilaç, yeme, içme, giyecek, barınma, tahsil, terbiye cihetlerinden yardım etmek. Fakir hastalara meccanen bakmak, ilaç vermek, fakir cenazelerini meccanen kaldırmak, alil, işten aciz olup da bakacak kimsesi olmayanlara bakmak.3.Yetimhane yapmak.4.Yersiz, yurtsuzlara iş bulmak, bunlardan garip olup çalışamayacakları memleketlerine göndermek, kimsesiz kadın ve çocukları korumak.5.Ucuz belediye meskenleri yapmak.6.Fakirler için yatı evleri yapmak ve idare etmek.7.Muhtacın için iane sandıkları tesis ve idare etmek.8.Özürlülerin ulaşım ile sosyal ve kültürel amaçlı hizmetlerden ücret almamak veya indirimli tarife uygulamak, belediyeye ait ve belediye tarafından işletilen veya kiraya verilen büfeler, otoparklar gibi işyerlerinin özürlüler tarafından işletilmesi konusunda kolaylık sağlamak.9.Halk için kütüphane ve okuma salonları açmak.10.Gençler için mahallin ihtiyacıyla mütenasip stadyumlar tesis etmek ve işletmek.11.Belediye tiyatrosu, sineması, halk müzeleri, hayvanat ve nebatad bahçeleri yapmak ve idame etmek ve yaptırıp işletmek.12.Genç ve yetişkin özürlüler için meslek ve beceri kazandırma kursları, iş eğitim merkezleri açmak.13.İş kuracak kadın ve gençlere yönelik rehberlik yapmak, makine ve ekipman desteği sağlamak1580 sayılı belediye kanunu sosyal hizmetler alanında sıralamış olduğu bu görevlerin yanı sıra 70. maddesinin 16. fıkrasında bir genelleme yaparak meclisten alınacak bir kararla belediyelere daha geniş yetki tanımıştır. Bu maddeye istinaden belediyeler belde halkının mahalli mahiyette müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tanzim için çeşitli çalışmalar yapabilirler. Bu çalışmalarının kapsamını meclislerinden çıkarabilecekleri bir yönetmelikle düzenleme hakkına sahiptirler.
4.SOSYAL BELEDİYECİLİK AÇISINDAN STK' LARLA İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİYerel yönetimlerin sosyal fonksiyonlarının önemli bir bölümü sivil toplum kuruluşları ve kitle örgütleriyle birlikte gerçekleştirilmesi gereken etkinliklerdir. Bizim tarihi geleneğimizde vakıfların, gelişmiş demokratik ülkelerde ise sivil toplum kuruluşlarının öncülük ettikleri sosyal hizmetlerin Türkiye'nin bugünkü şartlarında devlet ve STK'lar arasında yerel yönetimlerin bir ara mekanizma olarak yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede yerel yönetimler;STK'larla işbirliği ve koordinasyon içinde çalışmalıdır. Sosyal ve kültürel etkinliklerin sivil inisiyatifler ve toplumsal grupların katılımıyla gerçekleştirilmesi hizmetlerin halk tarafından sahiplenilmesi açısından da önem taşımaktadır.Belediyeler sosyal aktivitelerde STK'ları destekleyici, yönlendirici ve onlara rehberlik edici bir misyona sahip olmalıdır. 18 Ağustos depreminden sonra sivil toplum örgütlerinin önemi bir kez daha anlaşılmıştır. İhtisaslaşmış STK'ların hizmet alanlarında belediyelerce desteklenmeleri birçok belediye faaliyetinin bu kurumlarca gerçekleştirilmesini sağlayacaktır. Arazi, mekan ve kaynak tahsisi için yasal mevzuat içinde uygun çözümler aranmalıdır.Tarihimizde var olan vakıf hizmeti anlayışının yeniden canlandırılması ve bunu STK'lar vasıtasıyla gerçekleştirilmesi için rehberlik ve koordinasyon çalışmaları yapılmalıdır. İnsanımıza sahip çıkalım anlayışı ile ihtiyaçların yine gönüllüler tarafından karşılanmasının zemini oluşturulmalıdır.
5.YATIRIM ÖNCELİĞİÖnceki bölümlerde de ifade ettiğim gibi son yıllarda yaşanan gelişmeler belediyelerin sosyal ve kültürel alanlarda daha etkin hizmetler sunmalarını gerektirmektedir.1994 sonrası belediye yönetimlerinin kentlerin fiziki altyapılarını iyileştirme yolunda yapmış oldukları ciddi çalışmalar neticesinde bu alanda asgari ihtiyaçları karşılanan vatandaşlar artık sosyal ve kültürel alanda da altyapı ihtiyaçlarını talep eder hale gelmişlerdir.Görevleri; belde ve belde halkının mahalli mahiyette müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tanzim ve tesviye etmek olan belediyelerin bu gelişmeler karşısında sosyal ve kültürel alanda daha fazla eğilmeleri kaçınılmazdır.1998 yılı verilerine göre Türkiye'deki tüm belediyelerin fiziki altyapıya harcadıkları miktar 547 trilyondur. Bugünkü değerle 4 katrilyona yaklaşan yatırım hizmeti sunulmuştur. Bu miktarın bir bölümünün sosyal ve kültürel hizmetlere aktarılması durumunda problemlerin çözümünde ciddi mesafeler kat edilmiş olacaktır.Örneğin yatırımların %25'inin sosyal yatırımlara ayrılması durumunda en az 1 katrilyonluk kaynak oluşmuş olacaktır. Bu da 2001 yılı için 381 trilyon olan Fak-Fuk-Fon yardımlarının 3 katıdır.Altyapı yönünde çok büyük eksiklikleri olan şehirlerimizde bundan önceki dönemlerde fiziki yatırımlara öncelik verilmesi kaçınılmazdı. Çünkü fiziki altyapısı yetersiz olan şehirlerde sosyal ve kültürel çalışmaların yapılması verimli olmayacağı gibi halkında böyle bir tercihi kabullenmesi mümkün değildir.Bugün ise yukarıda da belirttiğimiz sebepler neticesinde artık şehirlerimizin ve vatandaşlarımızın taleplerinde önemli dönüşümler yaşanmış, sosyal ve kültürel hizmetlere ağırlık verilmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu münasebetle belediyelerimizin hizmet ve yatırım önceliklerini fiziki alandan sosyal alana yoğunlaştırmaları gerekmektedir.
6.YEREL YÖNETİMLERİN GÜÇLENDİRİLMESİ BAĞLAMINDA SOSYAL BELEDİYECİLİKSorunların çözümü, merkezin yetki devrinden ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden geçmektedir.Dünyada küreselleşme ve yerelleşme bağlamında bir süreç yaşanmakta; yerel dinamikler, inisiyatifler ve değerler ön plana çıkmaktadır. Türkiye'de de merkeziyetçi yapının geldiği noktada yaşanan tıkanıklık ve çözümsüzlükler yerel aktörlerin önplana çıkmasını gerektirmektedir.Türkiye'nin idari sistemi, ülkenin içinde bulunduğu hızlı değişime ayak uyduramayarak, etkili ve verimli hizmet üretmekten uzaklaşmıştır. Bu sorun yerel düzeyde daha belirgin biçimde ortaya çıkmaktadır. Güçlü ve demokratik bir yerinden yönetim anlayışıyla, yerel topluluklara götürülen hizmet köklü bir reforma tabi tutulmalıdır. Bu reformun anafikri, yerel birimlerde yaşayan vatandaşlarımıza, belirli bir hukuksal çerçeve içinde, temsil organları aracılığıyla yerel hizmetlerle ilgili kararlar alma, bunları uygulamak için kaynak yaratma ve örgütlenme yetkisi vererek, kendi kendilerini özgürce yönetme olanağı vermek olmalıdır.Türkiye 1980 sonrasında toplumsal bir dönüşüm geçirmiştir. Tüm toplumsal katmanlarda yaşanan hızlı değişimle birlikte sosyo-kültürel sorunların çeşitlenmesi ve karmaşıklaşması mevcut yapının kaçınılmaz olarak dar gelmesine yol açmıştır. Yerel çözüm mekanizmalarının yeterince gelişmemiş olması, her türlü sorunun merkeze taşınmasına yol açmaya başlamıştır.1985 yılından sonraki dönemde Türkiye'de köy nüfusuyla kent nüfusunun oranları tamamen yer değiştirmiştir. Bu büyük bir çalkalanma ve kentsel açıdan büyük bir kaos demektir. Eğer bu tabloyu iyi okuyamaz ve sorunlara kaynağında yani yerel düzeyde çözümler getiremezsek sorunlarının arkasından koşmaya devam ederiz.Sorunların zamanında, etkin ve yeterli çözümünün tek yolu yerel yönetimlerin yetki ve kaynak yönünden güçlendirilmesidir. Bunun içinde Belediyeler;1.Yönetsel vesayete tabi olmadan özgürce uygulanabilir kararlar verebilen,2.Bu kararları yaşama geçirebilmek için gerekli iç örgüt yapısını özgürce kurabilen,3.Gene bu hizmetler için gerekli personel kadrolarını ve personel atamalarını özgürce yapabilen,4.En önemlisi bu hizmetlerin gerektirdiği finansmanı ilke olarak öz kaynaklarıyla sağlayabilen, bir mahiyet kazanmalıdır.7.KAMU HİZMETLERİNİN SOSYAL KARAKTER KAZANMASISosyal devlet;Yurttaşlarının sosyal durumlarıyla, refahlarıyla ilgilenen, onlara asgari bir yaşam düzeyi sağlamayı ödev bilen devlet şeklinde tanımlanmaktadır.Sosyal devlet maddi ve manevi anlamda ihmal edilmiş kişilerin, devlete karşı sosyal destek talebinde bulunma hakkına yani sübjektif bir kamu hakkına sahip olmaları demektir. Çoğulcu demokratik toplum yapısında insanların devletten beklentileri artmıştır.İnsanlar artık sadece yol, su, kanal istemiyor. Bunların yanı sıra sosyal, kültürel, sportif hizmetler istemektedir. Hatta sosyal ve psikolojik danışma hizmetleri bile istenir hale gelmiştir.Devlet yapısındaki gelişmeler sonucu bir çok hizmet hak olarak istenilir hale gelmiştir.Gelişen demokrasi uygulamaları, bireylerin devletten talep araçlarını ve haklarını geliştirmiştir.İnsan hakları anlayışı geliştirilmiş insan unsuruna ve onuruna yakışır bir yaşam standardını bütün vatandaşlarına ulaştırması "Sosyal Devlet" olmanın vazgeçilmez unsuru olarak öne çıkmıştır.Türkiye'de sosyal devlet anlayışının kurumsal bir mahiyet taşıyarak yurttaşları tam anlamıyla sosyal adalet ve sosyal güvenlik şemsiyesi altına alması mümkün olamamıştır. Batı da refah devleti anlayışı yerleştiği zaman, bu toplumlar ekonomik gelişimini ve sermaye birikimini başarmışlardı. Bütün sorunları ulusal gelirlerini daha iyi paylaştırma konusunda odaklaştığı için, sosyal refah ve sosyal güvenliği sağlamışlardı. Türkiye ise geç-sanayileşme hamlesi ve yaşanan toplumsal dönüşüme ayak uyduramayan sosyal politikalar sonucu refah devleti çizgisine ideal anlamda yaklaşamamıştır.1961 Anayasası Ülkemizde, demokratikleşme ve sosyalleşme doğrultusundaki gelişmenin, en son ve en önemli yükselişlerinden birisi olmuştur. Sosyal devlet ilkesi, ilk defa bu dönemde anayasada yer almış; sendika özgürlüğünü, grev ve toplu sözleşme hakkı anayasada hükme bağlanmıştır.1981 anayasasında da Türkiye Cumhuriyetinin "Sosyal Hukuk Devleti" olduğu belirtilmektedir. Anayasamızın 5. maddesinde de Devletin temel amaç ve görevleri tanımlanırken "kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak" olarak, devletin sosyal görevleri de belirtilmiştir.Ülkemizde Sosyal Hizmetler 1959 yılında Sosyal Hizmetler Enstitüsü ve ona bağlı olarak 1961 yılında Sosyal Hizmetler Akademisi, 1963 Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı'na Bağlı Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü'nün kurulması ile eğitim ve kurumsal anlamda ülkemizin gündemine girmiştir. Söz konusu Kurumsal yapının Sosyal Hizmet gereksinimine yanıt vermemesi ve yasalardaki dağınıklık, hizmet alanlarındaki çok başlılık sonucu 24 Mayıs 1983 tarihinde kabul edilen 2828 Sayılı Kanun ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü (SHÇEK) kurulmuştur.Ülkemizde ;SHÇEK sosyal refah alanında devletin görevlendirdiği önemli kurumlarından biridir. Fakat tüm çabalara rağmen ihtiyaca tam cevap verememektedir. Çünkü Aile parçalanmaları hızla artmakta ekonomik sorunların oluşturduğu sosyal sorunlar çoğalmakta, KMÇ (Korunmaya Muhtaç Çocuklar), Sokak Çocukları, Özürlü Eğitimi ve Rehabilitasyonu, Yaşlılık vs. üretilen projeler başarısız olmaktadır. Örneğin Koruyucu aile Projesi tüm olumlu çabalara rağmen hedeflenen yere gelmemiştir.Merkezi hükümetin her geçen gün gelişen ve çeşitlenen toplumsal ihtiyaçları, özellikle yerel mahiyetteki ihtiyaçları etkin bir şekilde karşılaması mümkün değildir. Böyle bir çaba sadece devletin daha da hantallaşmasıyla sonuçlanacaktır.Daha önce de belirttiğimiz gibi tek çözüm bu görevleri ve görevlerin gerektirdiği kaynakları yerel yönetimlere aktarmaktır. Avrupa konseyi çalışmaları kapsamında Nisan 2000 tarihinde İstanbul'da toplanan yerel yönetimlerden sorumlu bakanlar konferansında sosyal hizmetlerin sunulmasında yerel yönetimleri aktif rol oynamalarının kaçınılmaz olduğu belirtilmiştir.
8.SOSYAL BELEDİYECİLİK BAĞLAMINDA BELEDİYELERİN PROJE ALANLARI8.1.Kültür hizmetleriSosyal Belediyeciliğin önemli bir yönü, kent halkının kültürel ve sanatsal ihtiyaçlarını karşılamaktır. Yerel Yönetimler, sivil toplum kuruluşlarını da seferber ederek kültürel alandaki fonksiyonlarını arttırmalıdır. Devlet merkezli bir kültür politikası yerine belediyelerin rehberlik ve öncülük yaptıkları, altyapı gibi gerekli şartları hazırladıkları ve toplumun kendisini ifade edebileceği bir kültürel hayatı hedeflemelidir.Kültür politikası öncelikle belli bir doğruyu ve düşünceyi halkımıza yaymak veya dayatmak yerine, onların düşüncelerini ifade edebilecekleri bir zemin sunabilmek şeklinde olmalıdır.Kültür Politikamız çok seslilik ve çoğulculuk üzerine oturmalıdır. Kültürde asıl olan tüm toplumsal kesimlerin varlık alanı bulabilmesidir.Sosyal belediyecilik anlayışını geliştiren belediyeler her türlü kesimden düşünür, araştırmacı, sanatçı ve kültür adamlarının faaliyetlere katılımının sağlanmasını önemsemelidir.Sivil toplum kuruluşları ve toplumsal kuruluşların bu işe sahip çıkması gerekir. Ancak belediyelerin de hiç değilse belli bir süre bu hizmetlere öncülük etmesi, bir nevi koordinasyon görevi görmesi kaçınılmazdır. Bu yüzden yerel yönetimlerin bizzat yapması yerine, fırsat ve olanak sunması daha doğru olanıdır.Belediyeler eğitim ve kültüre kesinlikle sahip çıkmalıdır. Doğru ve çağdaş olan bu hizmetlerin merkezi yönetimden yerel yönetimlere geçmesidir.Örneğin;İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş,Dersanet projesi ile 81 ilde dershaneye gidemeyen 70 bin öğrenciye internet üzerinden dershane imkanı tanındığını, burs verdikleri 50 bin üniversite öğrencisini de 2010 Avrupa Kültür Başkentliği sürecinde "Kültür Elçisi" olarak görevlendireceklerini kaydeden Topbaş, bu yılsonu itibariyle İstanbul'a yapılan yatırım toplamının 22 milyar YTL'yi bulacağına dikkat çekti ve "Sizlerin kaynaklarını doğru kullanıyoruz. Belediyeciliğin sadece fen ve imar olmadığını, her şeyin insan için olduğunu ve sosyal belediyeciliğin son derece önemli olduğunu biliyoruz" diye konuştu.8.2.Özürlülere sahip çıkmakDünya nüfusunun önemli bir oranını özürlüler oluşturmakta, zihinsel, fiziksel ya da duygusal özürleri sonucu engelli insan sayısı, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre gelişmiş ülkelerde nüfuslarının % 10, gelişmekte olan ülkelerde % 13 oranında olduğu tahmin edilmektedir.Ülkemizde, değişik özür gruplarından 10 milyona yakın yurttaşımız yaşamaktadır. Özürlü çocuk ya da yetişkin özürlü yurttaşımız, günlük yaşama, kent yaşamına ve toplum yaşamına çok sınırlı ölçüde katılabilmektedir. Ülkemizdeki görme, işitme, ortopedik ve zihinsel engellilerin toplumsal yaşama tam katılabilmelerinin önündeki engeller henüz kaldırılabilmiş değildir.Eğitimden sağlığa, iş ve mesleki rehabilitasyondan kültür ve sanata, spor ve kent standartlarının iyileştirilmesine, ulaşımdan psikolojik ve sosyal desteğe bireysel ve aile danışmanlığı hizmetlerinden gerektiğinde sürekli bakıma kadar çok ciddi ve çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır.Özürlülük, sadece özürlü insanın kendisi için değil, aynı zamanda aile ve çevresi, yakınları ve komşuları için de önemlidir. Ülkemizde ve dünyada rehabilitasyon hizmeti veren merkezler genellikle büyük yerleşim alanlarında küçük gruplara ve sadece özürlü bireylere yönelik hizmet vermektedir.Belediyelerin şehrin planlanmasında hizmetlerin projelendirilmesinde özürlülerin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurulmaları kaçınılmazdır. Bu anlamda bireylere ve ailelere psikolojik ve sosyal danışmanlık hizmeti vermeleri de gerekmektedir.8.3.Gençlik merkezleriTürkiye genç ve dinamik bir nüfusa sahiptir. Bu potansiyelin iyi değerlendirilebilmesi için gençlerin yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmeleri ve bir takım olumsuzluklara kapılmadan sosyalleşmelerinin sağlanması gerekmektedir. Bu amaçla kurulacak gençlik merkezleri hem kollayıcı, hem yönlendirici ve eğitici çok boyutlu fonksiyonlar görebilecektir.Gençlere; katkıda bulunma, açık iletişim ve diyalog, ortak çalışmalar yapma, genç, aile ve toplum arasında etkili bağlar kurma, gençlerle beraber merkezden kente yayılan aktivite programlar geliştirme, nitelikli insan olarak gençleri yetiştirme, sorun çözme becerisini geliştirme ve madde bağımlılığı alanında koruyucu önleyici bilimsel çalışmalar yapmak belediyelerin temel ilkeleri arasında olmalıdır.8.4.Vatandaşların kendilerini geliştirmelerini sağlamak ve konut üretimiİstihdam ile birlikte fakirlik sorununun üzerine gidilmelidir. Bu açıdan yaklaşımlar, sorunu bir bütün olarak ele alma, sistemi iyileştirme ve fonksiyonel hale getirme şeklinde olmalıdır.Yoksulluğu ortadan kaldırmanın yolu yoksulları sübvanse etmekten yani onların ihtiyaçlarını karşılıksız olarak karşılamaktan değil, onları da dengeli bir üretim - tüketim sürecine katabilmekten ve verimliliği arttırmaktan geçmektedir.Sosyal belediyecilik anlayışına sahip olan belediyelerin yapması gereken öncelikle vatandaşların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini kolaylaştırmak olmalıdır. Temel ihtiyaçları karşılamaya kalkmak sorunları çözmemekte, her geçen gün artan yoksul sayısına karşı yardım dağıtımıyla herhangi bir mesafe alınamamaktadır. Yardım organizasyonlarına ek olarak temel ihtiyaçları vatandaşların kendi imkanlarıyla daha kolay giderebilmelerini sağlamak asıl olanıdır.Diğer önemli bir konuda barınma ihtiyacıdır. Bu konuda da yerel yönetimlerin yeni yerleşim alanları üreterek sosyal amaçlı olarak konut yapımını teşvik etmeleri önem taşımaktadır.Hazine arazilerinin belediyelere bedelsiz olarak devredilmesi sağlanmalı ve belediyeler bu yerlerde altyapı sorununu çözerek sosyal konut yapılabilecek arsalar üretmelidir.
9. MANAVGAT'TA KÜLTÜR MERKEZİ PROJESİBenim projem bir turizm ilçesi olan Manavgat'ta Türk toplumundaki yabancı turistleri birleştirmektir. Bir toplum ve güvenlik bilinci oluşturmak bu projenin temelini oluşturacaktır. Bu hedefe ulaşmak için halkımızın kültürel, dini ve milli birlikteliğini beslemek amacındayım. Ayrıca, Türk ve farklı ülkelerin kültürlerini kaynaştırmak, birlikte samimi bir yaşam sürmelerine ve iki halkın da eşsiz özelliklerini sergilemelerine imkan sağlamak ve başarmak için çabalanan en içten hedef olmalıdır. Biz, görkemli Türk tarihini, yüce dinimizi ve bir bütün olan kültürümüzü, bizi kucaklayabilecek kişilere tanıtmak için varız. Öncelikle Manavgat'ı biraz tanıyalım ekonomisi,iklimi,turizmi vb.herşeyiyle işte Manavgat;Manavgat, Antalya iline bağlı bir ilçedir. 5000 km²'lik yüzölçümüyle Antalya ilinin birinci büyük ilçesi konumundadır. İlçe merkez nüfusu;Manavgat İlçesinin nüfusu, 2000 yılı Genel sayımı sonuçlarına göre;Manavgat İlçe Merkez Nüfusu : 77100Beldeler Nüfus Toplamı : 78210Köyler Nüfus Toplamı : 59362Genel Toplamı :214672Toplam nüfusu : %35.92 ' si ilçe merkezinde, %36.43'ü beldelerde, % 27.65 'i köylerde oturmaktadır.İlçenin;1940 yılında nüfusu : 194101970 yılında nüfusu : 450051990 yılında nüfusu : 1157311997 yılında nüfusu : 1674682000 yılında nüfusu : 214672İlçenin nüfus artışı;1940-1970 arası % 131.861970-1990 arası % 157.151990-1997 arası % 44.701997-2000 arası % 28.18Manavgat ilçesinde 1 km2'ye 94 kişi düşmektedir.9.1.CoğrafyasıManavgat'ın kuzeyi Toros Dağları ile çevrilidir. Sahil şeridi plajları ve eşsiz kumsallarla kaplıdır. Denizden iç bölgelere gidildikçe ekilebilen düz ovaların yanında engebeli bir arazi yapısı gözlenir. Toros Dağları arasında gizlenen Eynif Ovası ünlüdür. Toros Dağları üzerinde Yörüklerin konakladığı yaylalar vardır. İlçenin Doğuda sınırını oluşturan Alara Çayı, Karpuz Çayı ve ilçe merkezinden Manavgat Nehri ile üzerindeki Manavgat Şelalesi ülkemizde olduğu kadar dünyaca da ünlüdür. Bunun yanında irili ufaklı dereler vardır.İlçe sınırlarında Manavgat Nehri üzerinde Oymapınar Barajı ve Manavgat Barajı adında iki tane hidroelektrik santrali vardır. Nehir üzerinde ikisi yaya ikisi de araç trafiğine açık 4 köprü vardır.9.2.İklim ve bitki örtüsüManavgat'ın iklimi Akdeniz İklimi'dir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Don olayı tüm yıl boyunca ancak birkaç gün görülmektedir. Bazı yıllarda ise hiç don olmadığı gözlenmiştir.Sahil şeridinden itibaren, Toroslar'a kadar uzanan alan, tamamen ziraat alanıdır. Değişik bitkiler, meyveler ve ağaçlarla kaplıdır. Tarım arazilerinden sonra Toroslar'a çıkıldıkça maki ve orman alanları başlar. Toros dağları ise tamamen çalı ve maki türü bitkilerle kaplıdır. Maki türü bitkiler genelde mersin, çilek, geven ve kara dikendir. Torosların güneyinde alçak kısımlarda kızıl çam yer almaktadır. Yükseklere çıkıldıkça kızılçam'ın yerini kara çam, ladin, sedir ve ardıç almaktadır. Akarsu vadilerinde ise söğüt ve çınar yaygındır. yazları oldukça sıcak geçer ve 45 dereceyi geçtiği görülür.9.3.TarihiManavgat İlçesinin kuruluş tarihi ile ilgili olarak kesin bir tarih verilmese de sınırları içerisinde bulunan Side (Selimiye Köyü) ve Selge (Altınkaya Köyü) antik kentlerinin M.Ö. 6. yüzyılda kuruldukları sanılmaktadır.Manavgat 1220 yılında Selçuklu, 1472 yılında ise Osmanlı İmparatorluğu'nun idaresine geçmiştir. 1914 yılında ilçe olmuş, Taşağıl ve Beşkonak Nahiyeleri kurularak ilçeye bağlanmıştır.9.4.Ekonomiİlçenin doğal yapısı kısmen tarıma uygun olup bu bölgelerde tarım gelişmiştir. Geri kalan bölgeler olan orman ve fundalık alanlar ve hayvancılığın geliştiği köyler olarak ayrılır. İlçe köylerinde büyük ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin yanında hububat, susam, karpuz yetiştiriciliği ve özellikle son yıllarda zeytinciliğin giderek önem kazanmaktadır. Orman ürünleri işçiliği ve mevsimlik tarım işçiliği başlıca kazanç yolları olup sınırlı tarım arazilerinde hububat yanında son yıllarda kekik, kiraz ve ceviz gibi meyve yetiştiriciliği yapılmaya başlanmıştır.Son yıllarda pamuk üretimi azalmakta narenciye, açık alan ve örtü altı sebze yetiştiriciliğinde artma görülmektedir. İlçede sanayi gelişmemiştir. Ancak tarıma dayalı olarak pek çok fabrika bulunmaktadır.Bunlar dışında bölgenin doğal getirisi olarak turizm ilçenin en önemli gelir kaynaklarındandır.9.5.Turizm64 kilometrelik sahil şeridi ve Manavgat Şelalesi, özel çevre koruma alanları, tatil köyleri ile ilçede turizm oldukça gelişmiştir.Ünlü seyyah Evliya Çelebi'nin kaplan avladıklarını yazdığı Sarı Su Deresi ilçe sınırları içerisindedir. İlçede son yapılan araştırmalarda Ahmetler Köyü ile Gebece köylerinde bulunan mağaralarda etüt çalışmaları tamamlanmış ülke ve bölge turizmine kazandırılmaya çalışılmaktadır.İlçe merkezine 60 km. uzaklıkta bulunan ve Köprü ırmağını da içine alan ve milli parka adını veren Köprülü Kanyon çok ünlüdür. Köprülü Kanyon Milli Parkı içerisinde ve Altınkaya Köyü içerisinde bulunan vadiye gizlenmiş selvi ormanının dünyada bir eşi benzeri yoktur. Toros Dağları yaygın Kızılcam, Karaçam, Sedir, Selvi ormanları ile kaplıdır.İlçe arkeolojik eserler açısından da oldukça zengindir. Side Antik Kenti, bir benzeri bulunmayan Antik Tiyatrosu, Hamamı, Antik Su Yollarıyla; Seleueka antik kenti, Sırt Köyü sınırlarında bulunan antik yerleşim bölgesi ilginç kalıntı ve kaya mezarlarıyla; ve şimdiki adı Altınkaya Köyü olan Selge antik kenti, yıkılmış haldeki tiyatrosu, kral yoluyla ve diğer kalıntılarıyla çok önemlidir. Bunun yanında Beydiğin Köyü sınırları içerisinde yer alan va Kervanyolu üzerinde bulunan Selçuklu eseri olan Kargı Han çok ünlüdür.İlçenin turizm bölgelerinin başında Side gelmektedir. Bununla birlikte; Titreyengöl,Çolaklı, Kızılağaç ve Kumköy önemli turizm bölgeleridir.İlçede karakteristik Akdeniz iklimi hakim olduğu için yazları sıcak ve bol güneşli olması, kışın da ılık ve yağışlı olması bir yıldaki turizm gün sayısını arttırmaktadır. Nisan ayından Kasım ayına kadar aktif turizm yaşanmaktadır. Köprülü Kanyon Milli Parkı içindeki Köprü Irmağında rafting, jeep safari, ören yerleri gezileri, su sporları, halk pazarlarını gezme, kültürel ve sanatsal faaliyetler (Manavgat Kültür ve Turizm Festivali) bunlardan bazılarıdır.Genelde turistin 11 gün gecelediği esas alındığında İlçemizde 1.290.240turist yaz ve kış aylarında konakladığı Ülkemize 1.183.150.000 $döviz getirmektedir.
MANAVGAT İLÇESİNDE TURİZM ÇEŞİTLİLİĞİDeniz, Güneş, KumRaftingJeep SafariDağ ve Yayla Jeep SafariÖren Yerleri GezileriManavgat ırmağında ve denizde günü birlik bot turlarıMağaracılıkKöy ve Çevre gezileriSu SporlarıHalk pazarı gezintileriKültürel ve Sanatsal faaliyetler( Manavgat ve SideTurizm festivalleri, Aspendos Opera ve Bale Festivalleri)MANAVGAT İLÇESİ TURİZM BAKANLIĞI İŞLETME VE YATIRIM BELGELİ TESİSLERKONAKLAMA TESİSLERİTESİS SAYISIYATAK SAYISIİşletme belgesi tesisler7737.834Yatırım belgeli işletmedeki tesisler2711.013Belgesi iptal olup faaliyette olan tesisler162.122TOPLAM12050.969Yatırım Belgeli Tesisler114.602TOPLAM13155.571Belediye Belgeli Tesisler42128.910GENEL TOPLAM55284.481İŞLETME BELGELİ TESİSLERKATEGORİSİTESİS SAYISIYATAK SAYISI1.Sınıf Tatil Köyleri1410.4065 Yıldızlı Oteller1810.4984 Yıldızlı Oteller167.4733 Yıldızlı Oteller186.9532 Yıldızlı Oteller71.6801 Yıldızlı Oteller1120Turistlik Pansiyon116Kamp1432Motel1256Genel Toplam7737.834YATIRIM BELGELİ İŞLETMEDEKİ TESİSLERKATEGORİSİTESİS SAYISIYATAK SAYISI1.Sınıf Tatil Köyleri52.6735 Yıldızlı Oteller53.3374 Yıldızlı Oteller82.9393 Yıldızlı Oteller61.7162 Yıldızlı Oteller3348Genel Toplam2711.013Kültür Merkezinin AmaçlarıBu kültür merkezinin kurulmasında aşağıdaki amaçlar için çabalamaktayız:
oÖncelikli olarak ilçemize gelen yabancı turistlerin ibadet edebileceği bir cami inşaa etmek,
oÇocukların ve yetişkinlerin, Yabancı kültürleri, tarihleri ve dilleri öğrenebilecekleri, halkımızın da yabancı kültürler üzerine eğitim alabilecekleri, halkımızın ilçemize gelen farklı kültürlere adapte olmalarının sağlanması için gerekli rehberliğin yapılabileceği bir eğitim merkezi oluşturmak,
oToplum meselelerin tartışılabileceği bir konferans salonu kurmak,
oÇocuklu ve çalışan aileler için kreş hizmeti sağlamakBunların yanı sıra sağlamak istediğim diğer hizmetler arasında, yaşlılarımız için bir huzur evi ve öğrencilerimiz için bir çalışma odası / kütüphanede bulunmaktadır.Kültür Merkezi İhtiyacıİçinde yaşadığımız Manavgat İlçesi'nde bir kültür merkezinin olması fikri birçok vatandaşımızı bir araya getiren ortak bir olgudur. Bölgemize bir kültür merkezi kurulmasını gerektiren birçok neden bulunmaktadır. Bu nedenlerin en önemlileri olarak aşağıdakileri sıralayabilirim:
oİnsanlarımızın kendilerini bir topluluğa ait hissetmelerine yardımcı olmak,
oYabancı konuklarımızın memleketlerinden uzakta olmaları sebebiyle hissettikleri yalnızlık duygusunu azaltabilmek
oİlçemize yerleşmiş ve çalışan konuklarımızın,ebeveynlerin çocuklarını güvenle emanet edebilecekleri bir kreş / çocuk yuvası kurmak,
oİlçemizde yaşayan konuklarımızın Türk kültüründe yok olmalarını engelleme ve, Türk ve mensup bulundukları kültürlerini sentezleyebilmelerini sağlamak,
oİlçemize yeni gelen farklı kültürden olan konuklarımızın, adaptasyon sürecinde yardımcı olmak, gerektiğinde Türkçe eğitimi sağlamak,
oTürkiye'yi, ilçemizi ve Türkleri tanıtmak,
oBölgede yaşayan farklı kültürlere mensup konuklarımıza her konuda hizmet verebilmekKültür Merkezinin Bölümleri
oYukarıda bahsi geçen hizmetlere ev sahipliği yapabilmek için kültür merkezimizin aşağıdaki birimleri bünyesinde bulundurması planlanmıştır:
oKilise - Misafirlerimizin ibadet ihtiyaçlarını karşılarken cemaat bilinci oluşturmayı hedefleyen, 800 ila 1000 kişiye hizmet vermesi planlanan kilise mimarisi ve iç dizaynı itibariyle Türk ve farklı kültürlerin motiflerini yansıtacak şekilde inşa edilecektir.
oToplantı Merkezi ve Konferans Salonu -Kültür merkezimiz, sosyal ve kültürel faaliyetlerimizi gerçekleştirebileceğimiz, toplantılar ve seminerler düzenleyebileceğimiz, milli ve dini bayramlarımızda bir araya gelebileceğimiz500 kişiyi barındırabilecek bir salon içerecektir.
oKreş - Anne ve babaların 3-6 yaş arası çocuklarını güvenle emanet edebilecekleri, onları hem Türk hem farklı kültürleri öğrenerek büyümelerini sağlayabilecek bir kreş hedeflerim arasındadır.
oKütüphane ve Bilgisayar Merkezi - Bu birimimiz, her yaş grubundan insanın çeşitli alanlardaki yerli ve yabancı yayınlara ulaşabileceği, internete erişebileceği ve yazıcı, tarayıcı gibi günümüz teknolojisinin vazgeçilmez ofis malzemelerinden yararlanabileceği bir çalışma ve araştırma ortamı temin edecektir.
oDerslikler - Çocuklarımıza, gençlerimize ve bölgede yaşayan yabancılara Türk dili ve kültürü üzerine eğitim vermenin yanı sıra, ilçemize yerleşen yabancılara Türkçe'yi öğretmeyi hedefleyen kültür merkezimiz, çocuklar ve yetişkinler için derslikler barındıracaktır.
oLojman ve Misafirhane - Kültür merkezimiz, sürekli olarak çalışacak görevlilerin ikamet edecekleri lojmanlara ve geçici olarak bölgemize gelen misafirlerimizi ağırlamak için kullanılacak misafirhanelere ev sahipliği yapacaktır. Bu hizmet, özellikle ilçemize yeni gelen öğrenciler ve din görevlileri için hedeflenmiştir.
oÇocuk Bahçesi, Piknik ve Spor Alanı -Çocuklarımızın ve gençlerimizin açık havada oynamaları, spor yapmaları; halkımızın da bir araya gelerek sosyalleşmesi için tasarlanmış olan açık alanlar, kültür merkezimizin önemli bir parçasını oluşturacaktır.
oİdari Ofisler - Bu ofisler derneğimizin ve kültür merkezimizin idari işlerinin yerine getirilmesi amacıyla kullanılacaktır.
oPark Yerleri - Merkezimize gelen misafirlerimizin araçlarını güven içerisinde park edebilmelerini sağlamak amacıyla 200 taşıt kapasiteli bir otoparkımız olacaktır.YeroKültür merkezinin planlanan yeri Manavgat'ta yaşayan yabancılar için merkezi bir noktada bulunmaktadır. ManavgatBelediye Spora hizmet veren ve şehrin göbeğine yerleştirilmiş olan Manavgat Belediyesine ait olan stadımız ulaşım açısından elverişli bir konuma sahiptir.
oArazinin şu anki sahibi Manavgat Belediyesi'dir. Neredeyse dokuz bin metrekare olan arazinin üzerine kurulacak olan kültür merkezimizin arazisi ve bu arazinin üzerine yapılacak binaların masrafları yine belediyemize ait olacaktır.İzin verilen binalar
oYerel yönetimin kanunlar çerçevesinde izin verdiği binalar küçük bir kilise, ofis binaları, kreş ve okullar, konferans salonu ve park alanlarını içermektedir. Bu yönetim birimlerinden özel izin alınması koşuluyla, bu araziye spor alanları ve cenaze evi yapılması da mümkün olacaktır. İzin verilen azami bina yüksekliği 24 metre olup özel şartlar sağlandığı takdirde azami yükseklik 36 metre değerine ulaşabilmektedir.
SONUÇ VE ÖNERİLERSosyal belediyecilik kavramı altında mahalli idarelere sosyal alanlarda planlamadüzenleme işlevleri yükleyerek, onları sosyal amaca kanalize eden; sosyal dayanışma ve entegrasyonu sağlayarak belediyelerin sosyal güvenlik ve adalet mevhumunu geliştirici sosyalleştirme ve sosyal kontrol işlevlerini ön plana çıkaran bir çalışma yapılmalıdır.Sosyal belediyeciliğin temeli tüm vatandaşların topluma kazandırılması için toplumsallaştırma misyonu ile birlikte toplumsal kesimleri yönlendirme, onlara rehberlik etme anlayışının geliştirilmesidir.Muhtaç, çaresiz ve güçsüz vatandaşların (öksüz, sokak çocuğu, özürlü, yaşlı, açlık sınırında olanlar gibi) yaşam şartlarını kolaylaştırıcı yardımları yapmak ve her türlü sosyal fonksiyon için altyapı yatırımlarını gerçekleştirmek sosyal belediyeciliğin ana amacıdır.Sosyal belediyeciliği geliştirmenin ön şartı yerinden yönetime geçilmesi, yani mahalli idarelerin merkezi yönetim karşısındaki yetki ve özerkliğinin genişletilmesi, yetkilerin merkez ile taşra arasında paylaştırılması şeklinde yerel yönetimlerin yetki ve imkan olarak güçlendirilmesidir.Türkiye konjonktüründe yerel yönetimlerin serbest piyasa ortamındaki kimi hizmetlerden tamamen elini çekmesi inandırıcı olmayacağı gibi, büyük tahriplere de yol açabilir. Belediyelerin her halükarda denetleme, koordinasyon, planlama, teşvik ve tespit görevlerini yerine getirmelidir.Belediye Kanununda belediyelere yüklenen sosyal fonksiyonlar için gerekli kaynak tahsis edilmemekte, ulusal düzeydeki hizmetlerin izdüşümlerinin gerçekleştirilmesine ve politika belirlenmesine olanak sağlanmamaktadır. Örneğin sosyal hizmetler belediyelerin üzerine yıkılırken, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma kaynakları Kaymakamlar kanalıyla dağıtılmaktadır. Bu çarpıklığın giderilebilmesi, yerel hizmetlerin yerel yönetimler eliyle gerçekleştirilebilmesi için söz konusu kaynakların belediyelere aktarılması amacıyla gerekli mevzuat değişiklikleri yapılmalıdır. Bu konuda başta siyasiler olmak üzere toplumun tüm kesimlerine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.Benim anlatmak istediğim yada bir başka ifade ile belediyelerimizin gündemine taşımak istediğimiz husus yaşanan gelişmeler karşısında belediyelerimizin sosyal ve kültürel alanlara daha fazla eğilmelerinin gerekliliğidir.Bir köşe yazarımız sınırları içindeyaşadığı belediyesinin sosyal belediyecilik bağlamında yaptıklarını söyle eleştirmiştir;'Halka hizmet hakka hizmettir' şiarıyla yola çıkan, 'karanlık geçmişten aydınlık geleceğe' sloganıyla hizmetlerine her gün bir yenisini katan belediyemiz, sosyal belediyecilik anlayışında çığır açmaya devam ediyor.Birbiri arkasından gelen hizmetleri takip etmekten yorgun düştüğümden veyahut artık böyle yaşamayı kanıksadığımdan olacak milletimizin yüzünü güldüren hayırlı hadiselere nicedir yer vermiyordum.Efendim haklı olarak bir iki defa övgüyle söz etsem, hemen sağda solda 'yalaka' diye takılmalar başlıyor. Belediyemizi çekemeyen, haset çevrelerin bu hayırlı icraatlara nazar değdireceğinden korkuyorum.Bu seferki projeyi de göz yaşları içerisinde çarşamba günkü gazetemizden okudum. 'Garibanlar İçin Gıcır Gıcır Giysi' başlığıyla verilen haberde üst katları evsiz garibanlar için kullanılan İzgaz bürosunun en üst katında Sevgi Mağazası'nın hizmete girdiğinin müjdesi veriliyordu.Efendim buradan hizmet görmek de son derece basit; yoksul vatandaşlarımız Çözüm Masası'na başvuruyorlar ve belediye ekiplerinin araştırması sonucunda yoksulluğunuz tescillenirse 25-50 YTL değerinde Sevgi Mağazası'ndan alışveriş yapmaya hak kazanıyorlar.Kura yok, çekiliş yok, kupon yok, beklemek yok. Yoksulluğunuz belediyece tescillendiği takdirde siz de derhal şefkat dolu sevgi dolu ellerden gıcır gıcır kıyafetleri alabilirsiniz. Madem yoksulluktan söz ediyoruz. Öyleyse Mayıs ayı itibariyle yoksulluk sınırı rakamlarını verelim de, milletimizin kafasında 'acaba ben başvurabilir miyim' diye bir şüphe kalmasın.Efendim gıdanın yanı sıra kira, ulaşım, yakacak, giyim, eğitim ve kültür gibi harcamalar da dahil edildiğinde dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı tutarı, Mayıs ayı itibariyle 984 milyon 994 bin lira olarak gerçekleşti. Bu rakamlara ve milletimizin durumuna bakacak olursak, Sevgi Mağazası'nın mağazalar zincirine dönüştürülmesi elzemdir. Efendim kanaatimce belediyemizin bu hizmetleri katlanarak artacaktır. Görünen köy kılavuz istemez. Garip evi ile yola çıkıldı, Sevgi Mağazası'na gelindi. Çok yakında 'Şefkat Lokantaları' neden kurulmasın?Bu projede de açlık sınırı dikkate alınabilir. Belediyemizin yetkili kişilerince, açlığı tescil edilen vatandaşlarımızın karnı burada bedavaya doyurulabilir. Hem bir vatandaşın aç olup olmadığının araştırılması öyle zor bir iş de değil. Öyle sanıyorum ki, Şefkat Lokantaları birkaç ay içinde dünyanın en büyük restoranlar zinciri haline bile gelebilir.Son olarak, efendim madem yoksulların, garibanların giyim kuşam işine eğildik, sokakta her daim rastladığımız, yalınayak başı kabak vatandaşlarımızın oluşturduğu görüntü kirliliği sorununun hal çaresine niye bakmıyoruz? Daha önce de defalarca zikrettiğim gibi bu vatandaşlarımızı bir takım sponsor firmalar pekala giydirebilir.Bakınız, bu tür sosyal projelerle çok yakında, yoksullarımız da Avrupa Birliği standartlarına ulaşacaktır. Kim bilir bir gün, Türkiye'de metrekareye en çok dilenci düşen yer olan yürüyüş yolunda, sosyal belediyecilikten nasibini alan dilenci vatandaşlarımız, Allah rızası için bir ekmek parası yerine Avrupa'da olduğu gibi Allah rızası için bir fincan kahve parası diyerek dileneceklerdir.Kim demiş sivrisineklerle uğraşacağınıza bataklığı kurutun diye alın size sosyal projeler...
Devamı Oku: Sosyal Belediyecilik Nedir?dayanışma ruhunun pekişmesine sebep olmasına dayanmaktadır.Türkiye gibi Sivil Toplum Kuruluşlarının gelişmediği, ara korunak mekanizmalarının etkisiz olduğu, devletin sosyo - ekonomik fonksiyonlarını yitirdiği ülkelerde yerel yönetimlerin bu misyonu üstlenmeleri kaçınılmaz bir durumdur.
1.SOSYAL BELEDİYECİLİĞİN TANIMI VE İŞLEVLERİ Sosyal Belediyecilikmahalli idareye sosyal alanlarda planlama ve düzenleme işlevi yükleyen bir modeldir.Kamu harcamalarını konut, sağlık, eğitim ve çevrenin korunması alanlarını kapsayacak şekilde sosyal amaca kanalize eden;işsiz ve kimsesizlere yardım yapılması, sosyal dayanışma ve entegrasyonun tesis edilmesi ile sosyo - kültürel faaliyet ve çalışmaların gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan altyapı yatırımlarının yapılmasını öngören; bireyler ve toplumsal kesimler arasında zayıflayan sosyal güvenlik ve adalet mevhumunu güçlendirmeye yönelik olarak mahalli idarelere sosyalleştirme ve sosyal kontrol işlevleri yükleyen bir modeldir.
2.SOSYAL BELEDİYECİLİĞİN İŞLEVLERİ2.1.Sosyalleştirme, sosyal kontrol ve rehabilitasyonSosyalleşme, toplumun bir parçası haline gelme; kişinin aile, okul, mesleki örgütler gibi içinde yer aldığı toplumsal kurumların ve genelde yaşadığı kültürel ortamın kendisinden beklediği şekilde davranmayı ve diğer bireylerle uyum içinde yaşmayı öğrenme sürecidir.Bireylerin devletin sosyalleştirme ağının dışında kalmaları birçok soruna sebep olabilmektedir. (Toplumdan dışlanmış, toplumsallaşamamış bireylerin şehirlerde doğurduğu problemler meydanda olup, mahallelerinde, sokaklarında huzursuzluk kaynağı olmaktadırlar.)Belediyeler bu çerçevede bir nevi sosyal eğitim işlevi görebilirler. Zaten evinin bahçesinde hayvan besleyerek, yüksek sesle müzik dinleyerek veya etrafa hoş olmayan koku ve görüntü saçarak çevreyi rahatsız eden vatandaşlarla ilgilenme yetkisi cezai anlamda belediyelere aittir.İnsanların toplum içinde nasıl davranmaları gerektiği konusunda da belediyelerin eğitici olmaları bu fonksiyonları tamamlayıcı mahiyettedir. Mahalli idareler toplumsal düzenin devamının sağlanmasına yönelik olarak bireye toplumsal beklentilere uygun davranış, kural ve değerler aşılama manasında sosyal kontrol mekanizması olarak işlev görebileceklerdir. Kıraathane toplantıları, halk meclisleri, esnaf gezileri, afişler ve mahalle kütüphaneleri aracılığıyla belediyeler halka daha yoğun olarak mesaj verebilmektedirler.2.2.Mobilize etme, yönlendirme, kılavuzluk ve rehberlik etmeToplumsal kesimlere yönelik olarak danışmanlık hizmeti verme, onları belli gün ve olaylarda yönlendirme, halka sorunlarını nasıl ve hangi kurumlarla çözebilecekleri konusunda yardımcı olma gibi işlevler belediyelerce yürütülebilmektedir.Örneğin;Tüketici Danışma Merkezleri gibi.2.3.Yardım etme, gözetmeMahalli idareler beldelerindeki fakir ve muhtaç vatandaşların bilgilerine kolaylıkla sahip olabilmekte, onların sosyo-ekonomik durumlarını izleyebilmekte, asgari yaşam sınırında olanlara gıda, kömür, ilaç, kırtasiye malzemesi, tekerlekli sandalye gibi yardımlarda bulunabilmektedir. Kış gecelerinde ev ev gezerek, vatandaşın ne yediği, ne yaktığı, öğrenim durumunda olanların ne tür ihtiyaçları olduğu gibi konuları başkaca takip eden bir kurum ve mekanizma da mevcut yapı içinde geliştirilememiştir.2.4.YatırımMahalli idareler halkın geçim sıkıntısını gidermeye yönelik olarak köklü tedbirler alamamakla birlikte, kolaylaştırıcı bir takım hizmetlere yönelebilmektedirler. Tanzim satış mağazaları, ekmek fabrikaları, aşevleri, sığınma evleri, sağlık ocakları, mahalle kütüphaneleri bunlardan sadece bazılarıdır. Bu hizmetlere yönelik olarak mahalli idarelerin yatırımlara girişmeleri bir zorunluluk olarak görünmektedir.
3. 1580 KAPSAMINDA BELEDİYELERİN SOSYAL ALANDA SORUMLULUKVEYETKİLERİBu kapsamda 1580 sayılı kanunda belediyelere bir çok sorumluluklar yüklenmiştir. Bu sorumlulukları şu şekilde sıralayabiliriz:1.Bırakılmış ve bulunmuş çocukları, delileri, kazaya ve afete uğrayanları koruyup gözetmek.2.Fakir ailelerin ikiz çocuklarına alelumun öksüz, fakir, kimsesiz çocuklara para, hekim, ilaç, yeme, içme, giyecek, barınma, tahsil, terbiye cihetlerinden yardım etmek. Fakir hastalara meccanen bakmak, ilaç vermek, fakir cenazelerini meccanen kaldırmak, alil, işten aciz olup da bakacak kimsesi olmayanlara bakmak.3.Yetimhane yapmak.4.Yersiz, yurtsuzlara iş bulmak, bunlardan garip olup çalışamayacakları memleketlerine göndermek, kimsesiz kadın ve çocukları korumak.5.Ucuz belediye meskenleri yapmak.6.Fakirler için yatı evleri yapmak ve idare etmek.7.Muhtacın için iane sandıkları tesis ve idare etmek.8.Özürlülerin ulaşım ile sosyal ve kültürel amaçlı hizmetlerden ücret almamak veya indirimli tarife uygulamak, belediyeye ait ve belediye tarafından işletilen veya kiraya verilen büfeler, otoparklar gibi işyerlerinin özürlüler tarafından işletilmesi konusunda kolaylık sağlamak.9.Halk için kütüphane ve okuma salonları açmak.10.Gençler için mahallin ihtiyacıyla mütenasip stadyumlar tesis etmek ve işletmek.11.Belediye tiyatrosu, sineması, halk müzeleri, hayvanat ve nebatad bahçeleri yapmak ve idame etmek ve yaptırıp işletmek.12.Genç ve yetişkin özürlüler için meslek ve beceri kazandırma kursları, iş eğitim merkezleri açmak.13.İş kuracak kadın ve gençlere yönelik rehberlik yapmak, makine ve ekipman desteği sağlamak1580 sayılı belediye kanunu sosyal hizmetler alanında sıralamış olduğu bu görevlerin yanı sıra 70. maddesinin 16. fıkrasında bir genelleme yaparak meclisten alınacak bir kararla belediyelere daha geniş yetki tanımıştır. Bu maddeye istinaden belediyeler belde halkının mahalli mahiyette müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tanzim için çeşitli çalışmalar yapabilirler. Bu çalışmalarının kapsamını meclislerinden çıkarabilecekleri bir yönetmelikle düzenleme hakkına sahiptirler.
4.SOSYAL BELEDİYECİLİK AÇISINDAN STK' LARLA İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİYerel yönetimlerin sosyal fonksiyonlarının önemli bir bölümü sivil toplum kuruluşları ve kitle örgütleriyle birlikte gerçekleştirilmesi gereken etkinliklerdir. Bizim tarihi geleneğimizde vakıfların, gelişmiş demokratik ülkelerde ise sivil toplum kuruluşlarının öncülük ettikleri sosyal hizmetlerin Türkiye'nin bugünkü şartlarında devlet ve STK'lar arasında yerel yönetimlerin bir ara mekanizma olarak yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede yerel yönetimler;STK'larla işbirliği ve koordinasyon içinde çalışmalıdır. Sosyal ve kültürel etkinliklerin sivil inisiyatifler ve toplumsal grupların katılımıyla gerçekleştirilmesi hizmetlerin halk tarafından sahiplenilmesi açısından da önem taşımaktadır.Belediyeler sosyal aktivitelerde STK'ları destekleyici, yönlendirici ve onlara rehberlik edici bir misyona sahip olmalıdır. 18 Ağustos depreminden sonra sivil toplum örgütlerinin önemi bir kez daha anlaşılmıştır. İhtisaslaşmış STK'ların hizmet alanlarında belediyelerce desteklenmeleri birçok belediye faaliyetinin bu kurumlarca gerçekleştirilmesini sağlayacaktır. Arazi, mekan ve kaynak tahsisi için yasal mevzuat içinde uygun çözümler aranmalıdır.Tarihimizde var olan vakıf hizmeti anlayışının yeniden canlandırılması ve bunu STK'lar vasıtasıyla gerçekleştirilmesi için rehberlik ve koordinasyon çalışmaları yapılmalıdır. İnsanımıza sahip çıkalım anlayışı ile ihtiyaçların yine gönüllüler tarafından karşılanmasının zemini oluşturulmalıdır.
5.YATIRIM ÖNCELİĞİÖnceki bölümlerde de ifade ettiğim gibi son yıllarda yaşanan gelişmeler belediyelerin sosyal ve kültürel alanlarda daha etkin hizmetler sunmalarını gerektirmektedir.1994 sonrası belediye yönetimlerinin kentlerin fiziki altyapılarını iyileştirme yolunda yapmış oldukları ciddi çalışmalar neticesinde bu alanda asgari ihtiyaçları karşılanan vatandaşlar artık sosyal ve kültürel alanda da altyapı ihtiyaçlarını talep eder hale gelmişlerdir.Görevleri; belde ve belde halkının mahalli mahiyette müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tanzim ve tesviye etmek olan belediyelerin bu gelişmeler karşısında sosyal ve kültürel alanda daha fazla eğilmeleri kaçınılmazdır.1998 yılı verilerine göre Türkiye'deki tüm belediyelerin fiziki altyapıya harcadıkları miktar 547 trilyondur. Bugünkü değerle 4 katrilyona yaklaşan yatırım hizmeti sunulmuştur. Bu miktarın bir bölümünün sosyal ve kültürel hizmetlere aktarılması durumunda problemlerin çözümünde ciddi mesafeler kat edilmiş olacaktır.Örneğin yatırımların %25'inin sosyal yatırımlara ayrılması durumunda en az 1 katrilyonluk kaynak oluşmuş olacaktır. Bu da 2001 yılı için 381 trilyon olan Fak-Fuk-Fon yardımlarının 3 katıdır.Altyapı yönünde çok büyük eksiklikleri olan şehirlerimizde bundan önceki dönemlerde fiziki yatırımlara öncelik verilmesi kaçınılmazdı. Çünkü fiziki altyapısı yetersiz olan şehirlerde sosyal ve kültürel çalışmaların yapılması verimli olmayacağı gibi halkında böyle bir tercihi kabullenmesi mümkün değildir.Bugün ise yukarıda da belirttiğimiz sebepler neticesinde artık şehirlerimizin ve vatandaşlarımızın taleplerinde önemli dönüşümler yaşanmış, sosyal ve kültürel hizmetlere ağırlık verilmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu münasebetle belediyelerimizin hizmet ve yatırım önceliklerini fiziki alandan sosyal alana yoğunlaştırmaları gerekmektedir.
6.YEREL YÖNETİMLERİN GÜÇLENDİRİLMESİ BAĞLAMINDA SOSYAL BELEDİYECİLİKSorunların çözümü, merkezin yetki devrinden ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden geçmektedir.Dünyada küreselleşme ve yerelleşme bağlamında bir süreç yaşanmakta; yerel dinamikler, inisiyatifler ve değerler ön plana çıkmaktadır. Türkiye'de de merkeziyetçi yapının geldiği noktada yaşanan tıkanıklık ve çözümsüzlükler yerel aktörlerin önplana çıkmasını gerektirmektedir.Türkiye'nin idari sistemi, ülkenin içinde bulunduğu hızlı değişime ayak uyduramayarak, etkili ve verimli hizmet üretmekten uzaklaşmıştır. Bu sorun yerel düzeyde daha belirgin biçimde ortaya çıkmaktadır. Güçlü ve demokratik bir yerinden yönetim anlayışıyla, yerel topluluklara götürülen hizmet köklü bir reforma tabi tutulmalıdır. Bu reformun anafikri, yerel birimlerde yaşayan vatandaşlarımıza, belirli bir hukuksal çerçeve içinde, temsil organları aracılığıyla yerel hizmetlerle ilgili kararlar alma, bunları uygulamak için kaynak yaratma ve örgütlenme yetkisi vererek, kendi kendilerini özgürce yönetme olanağı vermek olmalıdır.Türkiye 1980 sonrasında toplumsal bir dönüşüm geçirmiştir. Tüm toplumsal katmanlarda yaşanan hızlı değişimle birlikte sosyo-kültürel sorunların çeşitlenmesi ve karmaşıklaşması mevcut yapının kaçınılmaz olarak dar gelmesine yol açmıştır. Yerel çözüm mekanizmalarının yeterince gelişmemiş olması, her türlü sorunun merkeze taşınmasına yol açmaya başlamıştır.1985 yılından sonraki dönemde Türkiye'de köy nüfusuyla kent nüfusunun oranları tamamen yer değiştirmiştir. Bu büyük bir çalkalanma ve kentsel açıdan büyük bir kaos demektir. Eğer bu tabloyu iyi okuyamaz ve sorunlara kaynağında yani yerel düzeyde çözümler getiremezsek sorunlarının arkasından koşmaya devam ederiz.Sorunların zamanında, etkin ve yeterli çözümünün tek yolu yerel yönetimlerin yetki ve kaynak yönünden güçlendirilmesidir. Bunun içinde Belediyeler;1.Yönetsel vesayete tabi olmadan özgürce uygulanabilir kararlar verebilen,2.Bu kararları yaşama geçirebilmek için gerekli iç örgüt yapısını özgürce kurabilen,3.Gene bu hizmetler için gerekli personel kadrolarını ve personel atamalarını özgürce yapabilen,4.En önemlisi bu hizmetlerin gerektirdiği finansmanı ilke olarak öz kaynaklarıyla sağlayabilen, bir mahiyet kazanmalıdır.7.KAMU HİZMETLERİNİN SOSYAL KARAKTER KAZANMASISosyal devlet;Yurttaşlarının sosyal durumlarıyla, refahlarıyla ilgilenen, onlara asgari bir yaşam düzeyi sağlamayı ödev bilen devlet şeklinde tanımlanmaktadır.Sosyal devlet maddi ve manevi anlamda ihmal edilmiş kişilerin, devlete karşı sosyal destek talebinde bulunma hakkına yani sübjektif bir kamu hakkına sahip olmaları demektir. Çoğulcu demokratik toplum yapısında insanların devletten beklentileri artmıştır.İnsanlar artık sadece yol, su, kanal istemiyor. Bunların yanı sıra sosyal, kültürel, sportif hizmetler istemektedir. Hatta sosyal ve psikolojik danışma hizmetleri bile istenir hale gelmiştir.Devlet yapısındaki gelişmeler sonucu bir çok hizmet hak olarak istenilir hale gelmiştir.Gelişen demokrasi uygulamaları, bireylerin devletten talep araçlarını ve haklarını geliştirmiştir.İnsan hakları anlayışı geliştirilmiş insan unsuruna ve onuruna yakışır bir yaşam standardını bütün vatandaşlarına ulaştırması "Sosyal Devlet" olmanın vazgeçilmez unsuru olarak öne çıkmıştır.Türkiye'de sosyal devlet anlayışının kurumsal bir mahiyet taşıyarak yurttaşları tam anlamıyla sosyal adalet ve sosyal güvenlik şemsiyesi altına alması mümkün olamamıştır. Batı da refah devleti anlayışı yerleştiği zaman, bu toplumlar ekonomik gelişimini ve sermaye birikimini başarmışlardı. Bütün sorunları ulusal gelirlerini daha iyi paylaştırma konusunda odaklaştığı için, sosyal refah ve sosyal güvenliği sağlamışlardı. Türkiye ise geç-sanayileşme hamlesi ve yaşanan toplumsal dönüşüme ayak uyduramayan sosyal politikalar sonucu refah devleti çizgisine ideal anlamda yaklaşamamıştır.1961 Anayasası Ülkemizde, demokratikleşme ve sosyalleşme doğrultusundaki gelişmenin, en son ve en önemli yükselişlerinden birisi olmuştur. Sosyal devlet ilkesi, ilk defa bu dönemde anayasada yer almış; sendika özgürlüğünü, grev ve toplu sözleşme hakkı anayasada hükme bağlanmıştır.1981 anayasasında da Türkiye Cumhuriyetinin "Sosyal Hukuk Devleti" olduğu belirtilmektedir. Anayasamızın 5. maddesinde de Devletin temel amaç ve görevleri tanımlanırken "kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak" olarak, devletin sosyal görevleri de belirtilmiştir.Ülkemizde Sosyal Hizmetler 1959 yılında Sosyal Hizmetler Enstitüsü ve ona bağlı olarak 1961 yılında Sosyal Hizmetler Akademisi, 1963 Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı'na Bağlı Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü'nün kurulması ile eğitim ve kurumsal anlamda ülkemizin gündemine girmiştir. Söz konusu Kurumsal yapının Sosyal Hizmet gereksinimine yanıt vermemesi ve yasalardaki dağınıklık, hizmet alanlarındaki çok başlılık sonucu 24 Mayıs 1983 tarihinde kabul edilen 2828 Sayılı Kanun ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü (SHÇEK) kurulmuştur.Ülkemizde ;SHÇEK sosyal refah alanında devletin görevlendirdiği önemli kurumlarından biridir. Fakat tüm çabalara rağmen ihtiyaca tam cevap verememektedir. Çünkü Aile parçalanmaları hızla artmakta ekonomik sorunların oluşturduğu sosyal sorunlar çoğalmakta, KMÇ (Korunmaya Muhtaç Çocuklar), Sokak Çocukları, Özürlü Eğitimi ve Rehabilitasyonu, Yaşlılık vs. üretilen projeler başarısız olmaktadır. Örneğin Koruyucu aile Projesi tüm olumlu çabalara rağmen hedeflenen yere gelmemiştir.Merkezi hükümetin her geçen gün gelişen ve çeşitlenen toplumsal ihtiyaçları, özellikle yerel mahiyetteki ihtiyaçları etkin bir şekilde karşılaması mümkün değildir. Böyle bir çaba sadece devletin daha da hantallaşmasıyla sonuçlanacaktır.Daha önce de belirttiğimiz gibi tek çözüm bu görevleri ve görevlerin gerektirdiği kaynakları yerel yönetimlere aktarmaktır. Avrupa konseyi çalışmaları kapsamında Nisan 2000 tarihinde İstanbul'da toplanan yerel yönetimlerden sorumlu bakanlar konferansında sosyal hizmetlerin sunulmasında yerel yönetimleri aktif rol oynamalarının kaçınılmaz olduğu belirtilmiştir.
8.SOSYAL BELEDİYECİLİK BAĞLAMINDA BELEDİYELERİN PROJE ALANLARI8.1.Kültür hizmetleriSosyal Belediyeciliğin önemli bir yönü, kent halkının kültürel ve sanatsal ihtiyaçlarını karşılamaktır. Yerel Yönetimler, sivil toplum kuruluşlarını da seferber ederek kültürel alandaki fonksiyonlarını arttırmalıdır. Devlet merkezli bir kültür politikası yerine belediyelerin rehberlik ve öncülük yaptıkları, altyapı gibi gerekli şartları hazırladıkları ve toplumun kendisini ifade edebileceği bir kültürel hayatı hedeflemelidir.Kültür politikası öncelikle belli bir doğruyu ve düşünceyi halkımıza yaymak veya dayatmak yerine, onların düşüncelerini ifade edebilecekleri bir zemin sunabilmek şeklinde olmalıdır.Kültür Politikamız çok seslilik ve çoğulculuk üzerine oturmalıdır. Kültürde asıl olan tüm toplumsal kesimlerin varlık alanı bulabilmesidir.Sosyal belediyecilik anlayışını geliştiren belediyeler her türlü kesimden düşünür, araştırmacı, sanatçı ve kültür adamlarının faaliyetlere katılımının sağlanmasını önemsemelidir.Sivil toplum kuruluşları ve toplumsal kuruluşların bu işe sahip çıkması gerekir. Ancak belediyelerin de hiç değilse belli bir süre bu hizmetlere öncülük etmesi, bir nevi koordinasyon görevi görmesi kaçınılmazdır. Bu yüzden yerel yönetimlerin bizzat yapması yerine, fırsat ve olanak sunması daha doğru olanıdır.Belediyeler eğitim ve kültüre kesinlikle sahip çıkmalıdır. Doğru ve çağdaş olan bu hizmetlerin merkezi yönetimden yerel yönetimlere geçmesidir.Örneğin;İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş,Dersanet projesi ile 81 ilde dershaneye gidemeyen 70 bin öğrenciye internet üzerinden dershane imkanı tanındığını, burs verdikleri 50 bin üniversite öğrencisini de 2010 Avrupa Kültür Başkentliği sürecinde "Kültür Elçisi" olarak görevlendireceklerini kaydeden Topbaş, bu yılsonu itibariyle İstanbul'a yapılan yatırım toplamının 22 milyar YTL'yi bulacağına dikkat çekti ve "Sizlerin kaynaklarını doğru kullanıyoruz. Belediyeciliğin sadece fen ve imar olmadığını, her şeyin insan için olduğunu ve sosyal belediyeciliğin son derece önemli olduğunu biliyoruz" diye konuştu.8.2.Özürlülere sahip çıkmakDünya nüfusunun önemli bir oranını özürlüler oluşturmakta, zihinsel, fiziksel ya da duygusal özürleri sonucu engelli insan sayısı, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre gelişmiş ülkelerde nüfuslarının % 10, gelişmekte olan ülkelerde % 13 oranında olduğu tahmin edilmektedir.Ülkemizde, değişik özür gruplarından 10 milyona yakın yurttaşımız yaşamaktadır. Özürlü çocuk ya da yetişkin özürlü yurttaşımız, günlük yaşama, kent yaşamına ve toplum yaşamına çok sınırlı ölçüde katılabilmektedir. Ülkemizdeki görme, işitme, ortopedik ve zihinsel engellilerin toplumsal yaşama tam katılabilmelerinin önündeki engeller henüz kaldırılabilmiş değildir.Eğitimden sağlığa, iş ve mesleki rehabilitasyondan kültür ve sanata, spor ve kent standartlarının iyileştirilmesine, ulaşımdan psikolojik ve sosyal desteğe bireysel ve aile danışmanlığı hizmetlerinden gerektiğinde sürekli bakıma kadar çok ciddi ve çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır.Özürlülük, sadece özürlü insanın kendisi için değil, aynı zamanda aile ve çevresi, yakınları ve komşuları için de önemlidir. Ülkemizde ve dünyada rehabilitasyon hizmeti veren merkezler genellikle büyük yerleşim alanlarında küçük gruplara ve sadece özürlü bireylere yönelik hizmet vermektedir.Belediyelerin şehrin planlanmasında hizmetlerin projelendirilmesinde özürlülerin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurulmaları kaçınılmazdır. Bu anlamda bireylere ve ailelere psikolojik ve sosyal danışmanlık hizmeti vermeleri de gerekmektedir.8.3.Gençlik merkezleriTürkiye genç ve dinamik bir nüfusa sahiptir. Bu potansiyelin iyi değerlendirilebilmesi için gençlerin yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmeleri ve bir takım olumsuzluklara kapılmadan sosyalleşmelerinin sağlanması gerekmektedir. Bu amaçla kurulacak gençlik merkezleri hem kollayıcı, hem yönlendirici ve eğitici çok boyutlu fonksiyonlar görebilecektir.Gençlere; katkıda bulunma, açık iletişim ve diyalog, ortak çalışmalar yapma, genç, aile ve toplum arasında etkili bağlar kurma, gençlerle beraber merkezden kente yayılan aktivite programlar geliştirme, nitelikli insan olarak gençleri yetiştirme, sorun çözme becerisini geliştirme ve madde bağımlılığı alanında koruyucu önleyici bilimsel çalışmalar yapmak belediyelerin temel ilkeleri arasında olmalıdır.8.4.Vatandaşların kendilerini geliştirmelerini sağlamak ve konut üretimiİstihdam ile birlikte fakirlik sorununun üzerine gidilmelidir. Bu açıdan yaklaşımlar, sorunu bir bütün olarak ele alma, sistemi iyileştirme ve fonksiyonel hale getirme şeklinde olmalıdır.Yoksulluğu ortadan kaldırmanın yolu yoksulları sübvanse etmekten yani onların ihtiyaçlarını karşılıksız olarak karşılamaktan değil, onları da dengeli bir üretim - tüketim sürecine katabilmekten ve verimliliği arttırmaktan geçmektedir.Sosyal belediyecilik anlayışına sahip olan belediyelerin yapması gereken öncelikle vatandaşların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini kolaylaştırmak olmalıdır. Temel ihtiyaçları karşılamaya kalkmak sorunları çözmemekte, her geçen gün artan yoksul sayısına karşı yardım dağıtımıyla herhangi bir mesafe alınamamaktadır. Yardım organizasyonlarına ek olarak temel ihtiyaçları vatandaşların kendi imkanlarıyla daha kolay giderebilmelerini sağlamak asıl olanıdır.Diğer önemli bir konuda barınma ihtiyacıdır. Bu konuda da yerel yönetimlerin yeni yerleşim alanları üreterek sosyal amaçlı olarak konut yapımını teşvik etmeleri önem taşımaktadır.Hazine arazilerinin belediyelere bedelsiz olarak devredilmesi sağlanmalı ve belediyeler bu yerlerde altyapı sorununu çözerek sosyal konut yapılabilecek arsalar üretmelidir.
9. MANAVGAT'TA KÜLTÜR MERKEZİ PROJESİBenim projem bir turizm ilçesi olan Manavgat'ta Türk toplumundaki yabancı turistleri birleştirmektir. Bir toplum ve güvenlik bilinci oluşturmak bu projenin temelini oluşturacaktır. Bu hedefe ulaşmak için halkımızın kültürel, dini ve milli birlikteliğini beslemek amacındayım. Ayrıca, Türk ve farklı ülkelerin kültürlerini kaynaştırmak, birlikte samimi bir yaşam sürmelerine ve iki halkın da eşsiz özelliklerini sergilemelerine imkan sağlamak ve başarmak için çabalanan en içten hedef olmalıdır. Biz, görkemli Türk tarihini, yüce dinimizi ve bir bütün olan kültürümüzü, bizi kucaklayabilecek kişilere tanıtmak için varız. Öncelikle Manavgat'ı biraz tanıyalım ekonomisi,iklimi,turizmi vb.herşeyiyle işte Manavgat;Manavgat, Antalya iline bağlı bir ilçedir. 5000 km²'lik yüzölçümüyle Antalya ilinin birinci büyük ilçesi konumundadır. İlçe merkez nüfusu;Manavgat İlçesinin nüfusu, 2000 yılı Genel sayımı sonuçlarına göre;Manavgat İlçe Merkez Nüfusu : 77100Beldeler Nüfus Toplamı : 78210Köyler Nüfus Toplamı : 59362Genel Toplamı :214672Toplam nüfusu : %35.92 ' si ilçe merkezinde, %36.43'ü beldelerde, % 27.65 'i köylerde oturmaktadır.İlçenin;1940 yılında nüfusu : 194101970 yılında nüfusu : 450051990 yılında nüfusu : 1157311997 yılında nüfusu : 1674682000 yılında nüfusu : 214672İlçenin nüfus artışı;1940-1970 arası % 131.861970-1990 arası % 157.151990-1997 arası % 44.701997-2000 arası % 28.18Manavgat ilçesinde 1 km2'ye 94 kişi düşmektedir.9.1.CoğrafyasıManavgat'ın kuzeyi Toros Dağları ile çevrilidir. Sahil şeridi plajları ve eşsiz kumsallarla kaplıdır. Denizden iç bölgelere gidildikçe ekilebilen düz ovaların yanında engebeli bir arazi yapısı gözlenir. Toros Dağları arasında gizlenen Eynif Ovası ünlüdür. Toros Dağları üzerinde Yörüklerin konakladığı yaylalar vardır. İlçenin Doğuda sınırını oluşturan Alara Çayı, Karpuz Çayı ve ilçe merkezinden Manavgat Nehri ile üzerindeki Manavgat Şelalesi ülkemizde olduğu kadar dünyaca da ünlüdür. Bunun yanında irili ufaklı dereler vardır.İlçe sınırlarında Manavgat Nehri üzerinde Oymapınar Barajı ve Manavgat Barajı adında iki tane hidroelektrik santrali vardır. Nehir üzerinde ikisi yaya ikisi de araç trafiğine açık 4 köprü vardır.9.2.İklim ve bitki örtüsüManavgat'ın iklimi Akdeniz İklimi'dir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Don olayı tüm yıl boyunca ancak birkaç gün görülmektedir. Bazı yıllarda ise hiç don olmadığı gözlenmiştir.Sahil şeridinden itibaren, Toroslar'a kadar uzanan alan, tamamen ziraat alanıdır. Değişik bitkiler, meyveler ve ağaçlarla kaplıdır. Tarım arazilerinden sonra Toroslar'a çıkıldıkça maki ve orman alanları başlar. Toros dağları ise tamamen çalı ve maki türü bitkilerle kaplıdır. Maki türü bitkiler genelde mersin, çilek, geven ve kara dikendir. Torosların güneyinde alçak kısımlarda kızıl çam yer almaktadır. Yükseklere çıkıldıkça kızılçam'ın yerini kara çam, ladin, sedir ve ardıç almaktadır. Akarsu vadilerinde ise söğüt ve çınar yaygındır. yazları oldukça sıcak geçer ve 45 dereceyi geçtiği görülür.9.3.TarihiManavgat İlçesinin kuruluş tarihi ile ilgili olarak kesin bir tarih verilmese de sınırları içerisinde bulunan Side (Selimiye Köyü) ve Selge (Altınkaya Köyü) antik kentlerinin M.Ö. 6. yüzyılda kuruldukları sanılmaktadır.Manavgat 1220 yılında Selçuklu, 1472 yılında ise Osmanlı İmparatorluğu'nun idaresine geçmiştir. 1914 yılında ilçe olmuş, Taşağıl ve Beşkonak Nahiyeleri kurularak ilçeye bağlanmıştır.9.4.Ekonomiİlçenin doğal yapısı kısmen tarıma uygun olup bu bölgelerde tarım gelişmiştir. Geri kalan bölgeler olan orman ve fundalık alanlar ve hayvancılığın geliştiği köyler olarak ayrılır. İlçe köylerinde büyük ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin yanında hububat, susam, karpuz yetiştiriciliği ve özellikle son yıllarda zeytinciliğin giderek önem kazanmaktadır. Orman ürünleri işçiliği ve mevsimlik tarım işçiliği başlıca kazanç yolları olup sınırlı tarım arazilerinde hububat yanında son yıllarda kekik, kiraz ve ceviz gibi meyve yetiştiriciliği yapılmaya başlanmıştır.Son yıllarda pamuk üretimi azalmakta narenciye, açık alan ve örtü altı sebze yetiştiriciliğinde artma görülmektedir. İlçede sanayi gelişmemiştir. Ancak tarıma dayalı olarak pek çok fabrika bulunmaktadır.Bunlar dışında bölgenin doğal getirisi olarak turizm ilçenin en önemli gelir kaynaklarındandır.9.5.Turizm64 kilometrelik sahil şeridi ve Manavgat Şelalesi, özel çevre koruma alanları, tatil köyleri ile ilçede turizm oldukça gelişmiştir.Ünlü seyyah Evliya Çelebi'nin kaplan avladıklarını yazdığı Sarı Su Deresi ilçe sınırları içerisindedir. İlçede son yapılan araştırmalarda Ahmetler Köyü ile Gebece köylerinde bulunan mağaralarda etüt çalışmaları tamamlanmış ülke ve bölge turizmine kazandırılmaya çalışılmaktadır.İlçe merkezine 60 km. uzaklıkta bulunan ve Köprü ırmağını da içine alan ve milli parka adını veren Köprülü Kanyon çok ünlüdür. Köprülü Kanyon Milli Parkı içerisinde ve Altınkaya Köyü içerisinde bulunan vadiye gizlenmiş selvi ormanının dünyada bir eşi benzeri yoktur. Toros Dağları yaygın Kızılcam, Karaçam, Sedir, Selvi ormanları ile kaplıdır.İlçe arkeolojik eserler açısından da oldukça zengindir. Side Antik Kenti, bir benzeri bulunmayan Antik Tiyatrosu, Hamamı, Antik Su Yollarıyla; Seleueka antik kenti, Sırt Köyü sınırlarında bulunan antik yerleşim bölgesi ilginç kalıntı ve kaya mezarlarıyla; ve şimdiki adı Altınkaya Köyü olan Selge antik kenti, yıkılmış haldeki tiyatrosu, kral yoluyla ve diğer kalıntılarıyla çok önemlidir. Bunun yanında Beydiğin Köyü sınırları içerisinde yer alan va Kervanyolu üzerinde bulunan Selçuklu eseri olan Kargı Han çok ünlüdür.İlçenin turizm bölgelerinin başında Side gelmektedir. Bununla birlikte; Titreyengöl,Çolaklı, Kızılağaç ve Kumköy önemli turizm bölgeleridir.İlçede karakteristik Akdeniz iklimi hakim olduğu için yazları sıcak ve bol güneşli olması, kışın da ılık ve yağışlı olması bir yıldaki turizm gün sayısını arttırmaktadır. Nisan ayından Kasım ayına kadar aktif turizm yaşanmaktadır. Köprülü Kanyon Milli Parkı içindeki Köprü Irmağında rafting, jeep safari, ören yerleri gezileri, su sporları, halk pazarlarını gezme, kültürel ve sanatsal faaliyetler (Manavgat Kültür ve Turizm Festivali) bunlardan bazılarıdır.Genelde turistin 11 gün gecelediği esas alındığında İlçemizde 1.290.240turist yaz ve kış aylarında konakladığı Ülkemize 1.183.150.000 $döviz getirmektedir.
MANAVGAT İLÇESİNDE TURİZM ÇEŞİTLİLİĞİDeniz, Güneş, KumRaftingJeep SafariDağ ve Yayla Jeep SafariÖren Yerleri GezileriManavgat ırmağında ve denizde günü birlik bot turlarıMağaracılıkKöy ve Çevre gezileriSu SporlarıHalk pazarı gezintileriKültürel ve Sanatsal faaliyetler( Manavgat ve SideTurizm festivalleri, Aspendos Opera ve Bale Festivalleri)MANAVGAT İLÇESİ TURİZM BAKANLIĞI İŞLETME VE YATIRIM BELGELİ TESİSLERKONAKLAMA TESİSLERİTESİS SAYISIYATAK SAYISIİşletme belgesi tesisler7737.834Yatırım belgeli işletmedeki tesisler2711.013Belgesi iptal olup faaliyette olan tesisler162.122TOPLAM12050.969Yatırım Belgeli Tesisler114.602TOPLAM13155.571Belediye Belgeli Tesisler42128.910GENEL TOPLAM55284.481İŞLETME BELGELİ TESİSLERKATEGORİSİTESİS SAYISIYATAK SAYISI1.Sınıf Tatil Köyleri1410.4065 Yıldızlı Oteller1810.4984 Yıldızlı Oteller167.4733 Yıldızlı Oteller186.9532 Yıldızlı Oteller71.6801 Yıldızlı Oteller1120Turistlik Pansiyon116Kamp1432Motel1256Genel Toplam7737.834YATIRIM BELGELİ İŞLETMEDEKİ TESİSLERKATEGORİSİTESİS SAYISIYATAK SAYISI1.Sınıf Tatil Köyleri52.6735 Yıldızlı Oteller53.3374 Yıldızlı Oteller82.9393 Yıldızlı Oteller61.7162 Yıldızlı Oteller3348Genel Toplam2711.013Kültür Merkezinin AmaçlarıBu kültür merkezinin kurulmasında aşağıdaki amaçlar için çabalamaktayız:
oÖncelikli olarak ilçemize gelen yabancı turistlerin ibadet edebileceği bir cami inşaa etmek,
oÇocukların ve yetişkinlerin, Yabancı kültürleri, tarihleri ve dilleri öğrenebilecekleri, halkımızın da yabancı kültürler üzerine eğitim alabilecekleri, halkımızın ilçemize gelen farklı kültürlere adapte olmalarının sağlanması için gerekli rehberliğin yapılabileceği bir eğitim merkezi oluşturmak,
oToplum meselelerin tartışılabileceği bir konferans salonu kurmak,
oÇocuklu ve çalışan aileler için kreş hizmeti sağlamakBunların yanı sıra sağlamak istediğim diğer hizmetler arasında, yaşlılarımız için bir huzur evi ve öğrencilerimiz için bir çalışma odası / kütüphanede bulunmaktadır.Kültür Merkezi İhtiyacıİçinde yaşadığımız Manavgat İlçesi'nde bir kültür merkezinin olması fikri birçok vatandaşımızı bir araya getiren ortak bir olgudur. Bölgemize bir kültür merkezi kurulmasını gerektiren birçok neden bulunmaktadır. Bu nedenlerin en önemlileri olarak aşağıdakileri sıralayabilirim:
oİnsanlarımızın kendilerini bir topluluğa ait hissetmelerine yardımcı olmak,
oYabancı konuklarımızın memleketlerinden uzakta olmaları sebebiyle hissettikleri yalnızlık duygusunu azaltabilmek
oİlçemize yerleşmiş ve çalışan konuklarımızın,ebeveynlerin çocuklarını güvenle emanet edebilecekleri bir kreş / çocuk yuvası kurmak,
oİlçemizde yaşayan konuklarımızın Türk kültüründe yok olmalarını engelleme ve, Türk ve mensup bulundukları kültürlerini sentezleyebilmelerini sağlamak,
oİlçemize yeni gelen farklı kültürden olan konuklarımızın, adaptasyon sürecinde yardımcı olmak, gerektiğinde Türkçe eğitimi sağlamak,
oTürkiye'yi, ilçemizi ve Türkleri tanıtmak,
oBölgede yaşayan farklı kültürlere mensup konuklarımıza her konuda hizmet verebilmekKültür Merkezinin Bölümleri
oYukarıda bahsi geçen hizmetlere ev sahipliği yapabilmek için kültür merkezimizin aşağıdaki birimleri bünyesinde bulundurması planlanmıştır:
oKilise - Misafirlerimizin ibadet ihtiyaçlarını karşılarken cemaat bilinci oluşturmayı hedefleyen, 800 ila 1000 kişiye hizmet vermesi planlanan kilise mimarisi ve iç dizaynı itibariyle Türk ve farklı kültürlerin motiflerini yansıtacak şekilde inşa edilecektir.
oToplantı Merkezi ve Konferans Salonu -Kültür merkezimiz, sosyal ve kültürel faaliyetlerimizi gerçekleştirebileceğimiz, toplantılar ve seminerler düzenleyebileceğimiz, milli ve dini bayramlarımızda bir araya gelebileceğimiz500 kişiyi barındırabilecek bir salon içerecektir.
oKreş - Anne ve babaların 3-6 yaş arası çocuklarını güvenle emanet edebilecekleri, onları hem Türk hem farklı kültürleri öğrenerek büyümelerini sağlayabilecek bir kreş hedeflerim arasındadır.
oKütüphane ve Bilgisayar Merkezi - Bu birimimiz, her yaş grubundan insanın çeşitli alanlardaki yerli ve yabancı yayınlara ulaşabileceği, internete erişebileceği ve yazıcı, tarayıcı gibi günümüz teknolojisinin vazgeçilmez ofis malzemelerinden yararlanabileceği bir çalışma ve araştırma ortamı temin edecektir.
oDerslikler - Çocuklarımıza, gençlerimize ve bölgede yaşayan yabancılara Türk dili ve kültürü üzerine eğitim vermenin yanı sıra, ilçemize yerleşen yabancılara Türkçe'yi öğretmeyi hedefleyen kültür merkezimiz, çocuklar ve yetişkinler için derslikler barındıracaktır.
oLojman ve Misafirhane - Kültür merkezimiz, sürekli olarak çalışacak görevlilerin ikamet edecekleri lojmanlara ve geçici olarak bölgemize gelen misafirlerimizi ağırlamak için kullanılacak misafirhanelere ev sahipliği yapacaktır. Bu hizmet, özellikle ilçemize yeni gelen öğrenciler ve din görevlileri için hedeflenmiştir.
oÇocuk Bahçesi, Piknik ve Spor Alanı -Çocuklarımızın ve gençlerimizin açık havada oynamaları, spor yapmaları; halkımızın da bir araya gelerek sosyalleşmesi için tasarlanmış olan açık alanlar, kültür merkezimizin önemli bir parçasını oluşturacaktır.
oİdari Ofisler - Bu ofisler derneğimizin ve kültür merkezimizin idari işlerinin yerine getirilmesi amacıyla kullanılacaktır.
oPark Yerleri - Merkezimize gelen misafirlerimizin araçlarını güven içerisinde park edebilmelerini sağlamak amacıyla 200 taşıt kapasiteli bir otoparkımız olacaktır.YeroKültür merkezinin planlanan yeri Manavgat'ta yaşayan yabancılar için merkezi bir noktada bulunmaktadır. ManavgatBelediye Spora hizmet veren ve şehrin göbeğine yerleştirilmiş olan Manavgat Belediyesine ait olan stadımız ulaşım açısından elverişli bir konuma sahiptir.
oArazinin şu anki sahibi Manavgat Belediyesi'dir. Neredeyse dokuz bin metrekare olan arazinin üzerine kurulacak olan kültür merkezimizin arazisi ve bu arazinin üzerine yapılacak binaların masrafları yine belediyemize ait olacaktır.İzin verilen binalar
oYerel yönetimin kanunlar çerçevesinde izin verdiği binalar küçük bir kilise, ofis binaları, kreş ve okullar, konferans salonu ve park alanlarını içermektedir. Bu yönetim birimlerinden özel izin alınması koşuluyla, bu araziye spor alanları ve cenaze evi yapılması da mümkün olacaktır. İzin verilen azami bina yüksekliği 24 metre olup özel şartlar sağlandığı takdirde azami yükseklik 36 metre değerine ulaşabilmektedir.
SONUÇ VE ÖNERİLERSosyal belediyecilik kavramı altında mahalli idarelere sosyal alanlarda planlamadüzenleme işlevleri yükleyerek, onları sosyal amaca kanalize eden; sosyal dayanışma ve entegrasyonu sağlayarak belediyelerin sosyal güvenlik ve adalet mevhumunu geliştirici sosyalleştirme ve sosyal kontrol işlevlerini ön plana çıkaran bir çalışma yapılmalıdır.Sosyal belediyeciliğin temeli tüm vatandaşların topluma kazandırılması için toplumsallaştırma misyonu ile birlikte toplumsal kesimleri yönlendirme, onlara rehberlik etme anlayışının geliştirilmesidir.Muhtaç, çaresiz ve güçsüz vatandaşların (öksüz, sokak çocuğu, özürlü, yaşlı, açlık sınırında olanlar gibi) yaşam şartlarını kolaylaştırıcı yardımları yapmak ve her türlü sosyal fonksiyon için altyapı yatırımlarını gerçekleştirmek sosyal belediyeciliğin ana amacıdır.Sosyal belediyeciliği geliştirmenin ön şartı yerinden yönetime geçilmesi, yani mahalli idarelerin merkezi yönetim karşısındaki yetki ve özerkliğinin genişletilmesi, yetkilerin merkez ile taşra arasında paylaştırılması şeklinde yerel yönetimlerin yetki ve imkan olarak güçlendirilmesidir.Türkiye konjonktüründe yerel yönetimlerin serbest piyasa ortamındaki kimi hizmetlerden tamamen elini çekmesi inandırıcı olmayacağı gibi, büyük tahriplere de yol açabilir. Belediyelerin her halükarda denetleme, koordinasyon, planlama, teşvik ve tespit görevlerini yerine getirmelidir.Belediye Kanununda belediyelere yüklenen sosyal fonksiyonlar için gerekli kaynak tahsis edilmemekte, ulusal düzeydeki hizmetlerin izdüşümlerinin gerçekleştirilmesine ve politika belirlenmesine olanak sağlanmamaktadır. Örneğin sosyal hizmetler belediyelerin üzerine yıkılırken, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma kaynakları Kaymakamlar kanalıyla dağıtılmaktadır. Bu çarpıklığın giderilebilmesi, yerel hizmetlerin yerel yönetimler eliyle gerçekleştirilebilmesi için söz konusu kaynakların belediyelere aktarılması amacıyla gerekli mevzuat değişiklikleri yapılmalıdır. Bu konuda başta siyasiler olmak üzere toplumun tüm kesimlerine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.Benim anlatmak istediğim yada bir başka ifade ile belediyelerimizin gündemine taşımak istediğimiz husus yaşanan gelişmeler karşısında belediyelerimizin sosyal ve kültürel alanlara daha fazla eğilmelerinin gerekliliğidir.Bir köşe yazarımız sınırları içindeyaşadığı belediyesinin sosyal belediyecilik bağlamında yaptıklarını söyle eleştirmiştir;'Halka hizmet hakka hizmettir' şiarıyla yola çıkan, 'karanlık geçmişten aydınlık geleceğe' sloganıyla hizmetlerine her gün bir yenisini katan belediyemiz, sosyal belediyecilik anlayışında çığır açmaya devam ediyor.Birbiri arkasından gelen hizmetleri takip etmekten yorgun düştüğümden veyahut artık böyle yaşamayı kanıksadığımdan olacak milletimizin yüzünü güldüren hayırlı hadiselere nicedir yer vermiyordum.Efendim haklı olarak bir iki defa övgüyle söz etsem, hemen sağda solda 'yalaka' diye takılmalar başlıyor. Belediyemizi çekemeyen, haset çevrelerin bu hayırlı icraatlara nazar değdireceğinden korkuyorum.Bu seferki projeyi de göz yaşları içerisinde çarşamba günkü gazetemizden okudum. 'Garibanlar İçin Gıcır Gıcır Giysi' başlığıyla verilen haberde üst katları evsiz garibanlar için kullanılan İzgaz bürosunun en üst katında Sevgi Mağazası'nın hizmete girdiğinin müjdesi veriliyordu.Efendim buradan hizmet görmek de son derece basit; yoksul vatandaşlarımız Çözüm Masası'na başvuruyorlar ve belediye ekiplerinin araştırması sonucunda yoksulluğunuz tescillenirse 25-50 YTL değerinde Sevgi Mağazası'ndan alışveriş yapmaya hak kazanıyorlar.Kura yok, çekiliş yok, kupon yok, beklemek yok. Yoksulluğunuz belediyece tescillendiği takdirde siz de derhal şefkat dolu sevgi dolu ellerden gıcır gıcır kıyafetleri alabilirsiniz. Madem yoksulluktan söz ediyoruz. Öyleyse Mayıs ayı itibariyle yoksulluk sınırı rakamlarını verelim de, milletimizin kafasında 'acaba ben başvurabilir miyim' diye bir şüphe kalmasın.Efendim gıdanın yanı sıra kira, ulaşım, yakacak, giyim, eğitim ve kültür gibi harcamalar da dahil edildiğinde dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı tutarı, Mayıs ayı itibariyle 984 milyon 994 bin lira olarak gerçekleşti. Bu rakamlara ve milletimizin durumuna bakacak olursak, Sevgi Mağazası'nın mağazalar zincirine dönüştürülmesi elzemdir. Efendim kanaatimce belediyemizin bu hizmetleri katlanarak artacaktır. Görünen köy kılavuz istemez. Garip evi ile yola çıkıldı, Sevgi Mağazası'na gelindi. Çok yakında 'Şefkat Lokantaları' neden kurulmasın?Bu projede de açlık sınırı dikkate alınabilir. Belediyemizin yetkili kişilerince, açlığı tescil edilen vatandaşlarımızın karnı burada bedavaya doyurulabilir. Hem bir vatandaşın aç olup olmadığının araştırılması öyle zor bir iş de değil. Öyle sanıyorum ki, Şefkat Lokantaları birkaç ay içinde dünyanın en büyük restoranlar zinciri haline bile gelebilir.Son olarak, efendim madem yoksulların, garibanların giyim kuşam işine eğildik, sokakta her daim rastladığımız, yalınayak başı kabak vatandaşlarımızın oluşturduğu görüntü kirliliği sorununun hal çaresine niye bakmıyoruz? Daha önce de defalarca zikrettiğim gibi bu vatandaşlarımızı bir takım sponsor firmalar pekala giydirebilir.Bakınız, bu tür sosyal projelerle çok yakında, yoksullarımız da Avrupa Birliği standartlarına ulaşacaktır. Kim bilir bir gün, Türkiye'de metrekareye en çok dilenci düşen yer olan yürüyüş yolunda, sosyal belediyecilikten nasibini alan dilenci vatandaşlarımız, Allah rızası için bir ekmek parası yerine Avrupa'da olduğu gibi Allah rızası için bir fincan kahve parası diyerek dileneceklerdir.Kim demiş sivrisineklerle uğraşacağınıza bataklığı kurutun diye alın size sosyal projeler...
Devamı Oku: Sosyal Belediyecilik Nedir?dayanışma ruhunun pekişmesine sebep olmasına dayanmaktadır.Türkiye gibi Sivil Toplum Kuruluşlarının gelişmediği, ara korunak mekanizmalarının etkisiz olduğu, devletin sosyo - ekonomik fonksiyonlarını yitirdiği ülkelerde yerel yönetimlerin bu misyonu üstlenmeleri kaçınılmaz bir durumdur.
1.SOSYAL BELEDİYECİLİĞİN TANIMI VE İŞLEVLERİ Sosyal Belediyecilikmahalli idareye sosyal alanlarda planlama ve düzenleme işlevi yükleyen bir modeldir.Kamu harcamalarını konut, sağlık, eğitim ve çevrenin korunması alanlarını kapsayacak şekilde sosyal amaca kanalize eden;işsiz ve kimsesizlere yardım yapılması, sosyal dayanışma ve entegrasyonun tesis edilmesi ile sosyo - kültürel faaliyet ve çalışmaların gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan altyapı yatırımlarının yapılmasını öngören; bireyler ve toplumsal kesimler arasında zayıflayan sosyal güvenlik ve adalet mevhumunu güçlendirmeye yönelik olarak mahalli idarelere sosyalleştirme ve sosyal kontrol işlevleri yükleyen bir modeldir.
2.SOSYAL BELEDİYECİLİĞİN İŞLEVLERİ2.1.Sosyalleştirme, sosyal kontrol ve rehabilitasyonSosyalleşme, toplumun bir parçası haline gelme; kişinin aile, okul, mesleki örgütler gibi içinde yer aldığı toplumsal kurumların ve genelde yaşadığı kültürel ortamın kendisinden beklediği şekilde davranmayı ve diğer bireylerle uyum içinde yaşmayı öğrenme sürecidir.Bireylerin devletin sosyalleştirme ağının dışında kalmaları birçok soruna sebep olabilmektedir. (Toplumdan dışlanmış, toplumsallaşamamış bireylerin şehirlerde doğurduğu problemler meydanda olup, mahallelerinde, sokaklarında huzursuzluk kaynağı olmaktadırlar.)Belediyeler bu çerçevede bir nevi sosyal eğitim işlevi görebilirler. Zaten evinin bahçesinde hayvan besleyerek, yüksek sesle müzik dinleyerek veya etrafa hoş olmayan koku ve görüntü saçarak çevreyi rahatsız eden vatandaşlarla ilgilenme yetkisi cezai anlamda belediyelere aittir.İnsanların toplum içinde nasıl davranmaları gerektiği konusunda da belediyelerin eğitici olmaları bu fonksiyonları tamamlayıcı mahiyettedir. Mahalli idareler toplumsal düzenin devamının sağlanmasına yönelik olarak bireye toplumsal beklentilere uygun davranış, kural ve değerler aşılama manasında sosyal kontrol mekanizması olarak işlev görebileceklerdir. Kıraathane toplantıları, halk meclisleri, esnaf gezileri, afişler ve mahalle kütüphaneleri aracılığıyla belediyeler halka daha yoğun olarak mesaj verebilmektedirler.2.2.Mobilize etme, yönlendirme, kılavuzluk ve rehberlik etmeToplumsal kesimlere yönelik olarak danışmanlık hizmeti verme, onları belli gün ve olaylarda yönlendirme, halka sorunlarını nasıl ve hangi kurumlarla çözebilecekleri konusunda yardımcı olma gibi işlevler belediyelerce yürütülebilmektedir.Örneğin;Tüketici Danışma Merkezleri gibi.2.3.Yardım etme, gözetmeMahalli idareler beldelerindeki fakir ve muhtaç vatandaşların bilgilerine kolaylıkla sahip olabilmekte, onların sosyo-ekonomik durumlarını izleyebilmekte, asgari yaşam sınırında olanlara gıda, kömür, ilaç, kırtasiye malzemesi, tekerlekli sandalye gibi yardımlarda bulunabilmektedir. Kış gecelerinde ev ev gezerek, vatandaşın ne yediği, ne yaktığı, öğrenim durumunda olanların ne tür ihtiyaçları olduğu gibi konuları başkaca takip eden bir kurum ve mekanizma da mevcut yapı içinde geliştirilememiştir.2.4.YatırımMahalli idareler halkın geçim sıkıntısını gidermeye yönelik olarak köklü tedbirler alamamakla birlikte, kolaylaştırıcı bir takım hizmetlere yönelebilmektedirler. Tanzim satış mağazaları, ekmek fabrikaları, aşevleri, sığınma evleri, sağlık ocakları, mahalle kütüphaneleri bunlardan sadece bazılarıdır. Bu hizmetlere yönelik olarak mahalli idarelerin yatırımlara girişmeleri bir zorunluluk olarak görünmektedir.
3. 1580 KAPSAMINDA BELEDİYELERİN SOSYAL ALANDA SORUMLULUKVEYETKİLERİBu kapsamda 1580 sayılı kanunda belediyelere bir çok sorumluluklar yüklenmiştir. Bu sorumlulukları şu şekilde sıralayabiliriz:1.Bırakılmış ve bulunmuş çocukları, delileri, kazaya ve afete uğrayanları koruyup gözetmek.2.Fakir ailelerin ikiz çocuklarına alelumun öksüz, fakir, kimsesiz çocuklara para, hekim, ilaç, yeme, içme, giyecek, barınma, tahsil, terbiye cihetlerinden yardım etmek. Fakir hastalara meccanen bakmak, ilaç vermek, fakir cenazelerini meccanen kaldırmak, alil, işten aciz olup da bakacak kimsesi olmayanlara bakmak.3.Yetimhane yapmak.4.Yersiz, yurtsuzlara iş bulmak, bunlardan garip olup çalışamayacakları memleketlerine göndermek, kimsesiz kadın ve çocukları korumak.5.Ucuz belediye meskenleri yapmak.6.Fakirler için yatı evleri yapmak ve idare etmek.7.Muhtacın için iane sandıkları tesis ve idare etmek.8.Özürlülerin ulaşım ile sosyal ve kültürel amaçlı hizmetlerden ücret almamak veya indirimli tarife uygulamak, belediyeye ait ve belediye tarafından işletilen veya kiraya verilen büfeler, otoparklar gibi işyerlerinin özürlüler tarafından işletilmesi konusunda kolaylık sağlamak.9.Halk için kütüphane ve okuma salonları açmak.10.Gençler için mahallin ihtiyacıyla mütenasip stadyumlar tesis etmek ve işletmek.11.Belediye tiyatrosu, sineması, halk müzeleri, hayvanat ve nebatad bahçeleri yapmak ve idame etmek ve yaptırıp işletmek.12.Genç ve yetişkin özürlüler için meslek ve beceri kazandırma kursları, iş eğitim merkezleri açmak.13.İş kuracak kadın ve gençlere yönelik rehberlik yapmak, makine ve ekipman desteği sağlamak1580 sayılı belediye kanunu sosyal hizmetler alanında sıralamış olduğu bu görevlerin yanı sıra 70. maddesinin 16. fıkrasında bir genelleme yaparak meclisten alınacak bir kararla belediyelere daha geniş yetki tanımıştır. Bu maddeye istinaden belediyeler belde halkının mahalli mahiyette müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tanzim için çeşitli çalışmalar yapabilirler. Bu çalışmalarının kapsamını meclislerinden çıkarabilecekleri bir yönetmelikle düzenleme hakkına sahiptirler.
4.SOSYAL BELEDİYECİLİK AÇISINDAN STK' LARLA İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİYerel yönetimlerin sosyal fonksiyonlarının önemli bir bölümü sivil toplum kuruluşları ve kitle örgütleriyle birlikte gerçekleştirilmesi gereken etkinliklerdir. Bizim tarihi geleneğimizde vakıfların, gelişmiş demokratik ülkelerde ise sivil toplum kuruluşlarının öncülük ettikleri sosyal hizmetlerin Türkiye'nin bugünkü şartlarında devlet ve STK'lar arasında yerel yönetimlerin bir ara mekanizma olarak yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede yerel yönetimler;STK'larla işbirliği ve koordinasyon içinde çalışmalıdır. Sosyal ve kültürel etkinliklerin sivil inisiyatifler ve toplumsal grupların katılımıyla gerçekleştirilmesi hizmetlerin halk tarafından sahiplenilmesi açısından da önem taşımaktadır.Belediyeler sosyal aktivitelerde STK'ları destekleyici, yönlendirici ve onlara rehberlik edici bir misyona sahip olmalıdır. 18 Ağustos depreminden sonra sivil toplum örgütlerinin önemi bir kez daha anlaşılmıştır. İhtisaslaşmış STK'ların hizmet alanlarında belediyelerce desteklenmeleri birçok belediye faaliyetinin bu kurumlarca gerçekleştirilmesini sağlayacaktır. Arazi, mekan ve kaynak tahsisi için yasal mevzuat içinde uygun çözümler aranmalıdır.Tarihimizde var olan vakıf hizmeti anlayışının yeniden canlandırılması ve bunu STK'lar vasıtasıyla gerçekleştirilmesi için rehberlik ve koordinasyon çalışmaları yapılmalıdır. İnsanımıza sahip çıkalım anlayışı ile ihtiyaçların yine gönüllüler tarafından karşılanmasının zemini oluşturulmalıdır.
5.YATIRIM ÖNCELİĞİÖnceki bölümlerde de ifade ettiğim gibi son yıllarda yaşanan gelişmeler belediyelerin sosyal ve kültürel alanlarda daha etkin hizmetler sunmalarını gerektirmektedir.1994 sonrası belediye yönetimlerinin kentlerin fiziki altyapılarını iyileştirme yolunda yapmış oldukları ciddi çalışmalar neticesinde bu alanda asgari ihtiyaçları karşılanan vatandaşlar artık sosyal ve kültürel alanda da altyapı ihtiyaçlarını talep eder hale gelmişlerdir.Görevleri; belde ve belde halkının mahalli mahiyette müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tanzim ve tesviye etmek olan belediyelerin bu gelişmeler karşısında sosyal ve kültürel alanda daha fazla eğilmeleri kaçınılmazdır.1998 yılı verilerine göre Türkiye'deki tüm belediyelerin fiziki altyapıya harcadıkları miktar 547 trilyondur. Bugünkü değerle 4 katrilyona yaklaşan yatırım hizmeti sunulmuştur. Bu miktarın bir bölümünün sosyal ve kültürel hizmetlere aktarılması durumunda problemlerin çözümünde ciddi mesafeler kat edilmiş olacaktır.Örneğin yatırımların %25'inin sosyal yatırımlara ayrılması durumunda en az 1 katrilyonluk kaynak oluşmuş olacaktır. Bu da 2001 yılı için 381 trilyon olan Fak-Fuk-Fon yardımlarının 3 katıdır.Altyapı yönünde çok büyük eksiklikleri olan şehirlerimizde bundan önceki dönemlerde fiziki yatırımlara öncelik verilmesi kaçınılmazdı. Çünkü fiziki altyapısı yetersiz olan şehirlerde sosyal ve kültürel çalışmaların yapılması verimli olmayacağı gibi halkında böyle bir tercihi kabullenmesi mümkün değildir.Bugün ise yukarıda da belirttiğimiz sebepler neticesinde artık şehirlerimizin ve vatandaşlarımızın taleplerinde önemli dönüşümler yaşanmış, sosyal ve kültürel hizmetlere ağırlık verilmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu münasebetle belediyelerimizin hizmet ve yatırım önceliklerini fiziki alandan sosyal alana yoğunlaştırmaları gerekmektedir.
6.YEREL YÖNETİMLERİN GÜÇLENDİRİLMESİ BAĞLAMINDA SOSYAL BELEDİYECİLİKSorunların çözümü, merkezin yetki devrinden ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden geçmektedir.Dünyada küreselleşme ve yerelleşme bağlamında bir süreç yaşanmakta; yerel dinamikler, inisiyatifler ve değerler ön plana çıkmaktadır. Türkiye'de de merkeziyetçi yapının geldiği noktada yaşanan tıkanıklık ve çözümsüzlükler yerel aktörlerin önplana çıkmasını gerektirmektedir.Türkiye'nin idari sistemi, ülkenin içinde bulunduğu hızlı değişime ayak uyduramayarak, etkili ve verimli hizmet üretmekten uzaklaşmıştır. Bu sorun yerel düzeyde daha belirgin biçimde ortaya çıkmaktadır. Güçlü ve demokratik bir yerinden yönetim anlayışıyla, yerel topluluklara götürülen hizmet köklü bir reforma tabi tutulmalıdır. Bu reformun anafikri, yerel birimlerde yaşayan vatandaşlarımıza, belirli bir hukuksal çerçeve içinde, temsil organları aracılığıyla yerel hizmetlerle ilgili kararlar alma, bunları uygulamak için kaynak yaratma ve örgütlenme yetkisi vererek, kendi kendilerini özgürce yönetme olanağı vermek olmalıdır.Türkiye 1980 sonrasında toplumsal bir dönüşüm geçirmiştir. Tüm toplumsal katmanlarda yaşanan hızlı değişimle birlikte sosyo-kültürel sorunların çeşitlenmesi ve karmaşıklaşması mevcut yapının kaçınılmaz olarak dar gelmesine yol açmıştır. Yerel çözüm mekanizmalarının yeterince gelişmemiş olması, her türlü sorunun merkeze taşınmasına yol açmaya başlamıştır.1985 yılından sonraki dönemde Türkiye'de köy nüfusuyla kent nüfusunun oranları tamamen yer değiştirmiştir. Bu büyük bir çalkalanma ve kentsel açıdan büyük bir kaos demektir. Eğer bu tabloyu iyi okuyamaz ve sorunlara kaynağında yani yerel düzeyde çözümler getiremezsek sorunlarının arkasından koşmaya devam ederiz.Sorunların zamanında, etkin ve yeterli çözümünün tek yolu yerel yönetimlerin yetki ve kaynak yönünden güçlendirilmesidir. Bunun içinde Belediyeler;1.Yönetsel vesayete tabi olmadan özgürce uygulanabilir kararlar verebilen,2.Bu kararları yaşama geçirebilmek için gerekli iç örgüt yapısını özgürce kurabilen,3.Gene bu hizmetler için gerekli personel kadrolarını ve personel atamalarını özgürce yapabilen,4.En önemlisi bu hizmetlerin gerektirdiği finansmanı ilke olarak öz kaynaklarıyla sağlayabilen, bir mahiyet kazanmalıdır.7.KAMU HİZMETLERİNİN SOSYAL KARAKTER KAZANMASISosyal devlet;Yurttaşlarının sosyal durumlarıyla, refahlarıyla ilgilenen, onlara asgari bir yaşam düzeyi sağlamayı ödev bilen devlet şeklinde tanımlanmaktadır.Sosyal devlet maddi ve manevi anlamda ihmal edilmiş kişilerin, devlete karşı sosyal destek talebinde bulunma hakkına yani sübjektif bir kamu hakkına sahip olmaları demektir. Çoğulcu demokratik toplum yapısında insanların devletten beklentileri artmıştır.İnsanlar artık sadece yol, su, kanal istemiyor. Bunların yanı sıra sosyal, kültürel, sportif hizmetler istemektedir. Hatta sosyal ve psikolojik danışma hizmetleri bile istenir hale gelmiştir.Devlet yapısındaki gelişmeler sonucu bir çok hizmet hak olarak istenilir hale gelmiştir.Gelişen demokrasi uygulamaları, bireylerin devletten talep araçlarını ve haklarını geliştirmiştir.İnsan hakları anlayışı geliştirilmiş insan unsuruna ve onuruna yakışır bir yaşam standardını bütün vatandaşlarına ulaştırması "Sosyal Devlet" olmanın vazgeçilmez unsuru olarak öne çıkmıştır.Türkiye'de sosyal devlet anlayışının kurumsal bir mahiyet taşıyarak yurttaşları tam anlamıyla sosyal adalet ve sosyal güvenlik şemsiyesi altına alması mümkün olamamıştır. Batı da refah devleti anlayışı yerleştiği zaman, bu toplumlar ekonomik gelişimini ve sermaye birikimini başarmışlardı. Bütün sorunları ulusal gelirlerini daha iyi paylaştırma konusunda odaklaştığı için, sosyal refah ve sosyal güvenliği sağlamışlardı. Türkiye ise geç-sanayileşme hamlesi ve yaşanan toplumsal dönüşüme ayak uyduramayan sosyal politikalar sonucu refah devleti çizgisine ideal anlamda yaklaşamamıştır.1961 Anayasası Ülkemizde, demokratikleşme ve sosyalleşme doğrultusundaki gelişmenin, en son ve en önemli yükselişlerinden birisi olmuştur. Sosyal devlet ilkesi, ilk defa bu dönemde anayasada yer almış; sendika özgürlüğünü, grev ve toplu sözleşme hakkı anayasada hükme bağlanmıştır.1981 anayasasında da Türkiye Cumhuriyetinin "Sosyal Hukuk Devleti" olduğu belirtilmektedir. Anayasamızın 5. maddesinde de Devletin temel amaç ve görevleri tanımlanırken "kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak" olarak, devletin sosyal görevleri de belirtilmiştir.Ülkemizde Sosyal Hizmetler 1959 yılında Sosyal Hizmetler Enstitüsü ve ona bağlı olarak 1961 yılında Sosyal Hizmetler Akademisi, 1963 Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı'na Bağlı Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü'nün kurulması ile eğitim ve kurumsal anlamda ülkemizin gündemine girmiştir. Söz konusu Kurumsal yapının Sosyal Hizmet gereksinimine yanıt vermemesi ve yasalardaki dağınıklık, hizmet alanlarındaki çok başlılık sonucu 24 Mayıs 1983 tarihinde kabul edilen 2828 Sayılı Kanun ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü (SHÇEK) kurulmuştur.Ülkemizde ;SHÇEK sosyal refah alanında devletin görevlendirdiği önemli kurumlarından biridir. Fakat tüm çabalara rağmen ihtiyaca tam cevap verememektedir. Çünkü Aile parçalanmaları hızla artmakta ekonomik sorunların oluşturduğu sosyal sorunlar çoğalmakta, KMÇ (Korunmaya Muhtaç Çocuklar), Sokak Çocukları, Özürlü Eğitimi ve Rehabilitasyonu, Yaşlılık vs. üretilen projeler başarısız olmaktadır. Örneğin Koruyucu aile Projesi tüm olumlu çabalara rağmen hedeflenen yere gelmemiştir.Merkezi hükümetin her geçen gün gelişen ve çeşitlenen toplumsal ihtiyaçları, özellikle yerel mahiyetteki ihtiyaçları etkin bir şekilde karşılaması mümkün değildir. Böyle bir çaba sadece devletin daha da hantallaşmasıyla sonuçlanacaktır.Daha önce de belirttiğimiz gibi tek çözüm bu görevleri ve görevlerin gerektirdiği kaynakları yerel yönetimlere aktarmaktır. Avrupa konseyi çalışmaları kapsamında Nisan 2000 tarihinde İstanbul'da toplanan yerel yönetimlerden sorumlu bakanlar konferansında sosyal hizmetlerin sunulmasında yerel yönetimleri aktif rol oynamalarının kaçınılmaz olduğu belirtilmiştir.
8.SOSYAL BELEDİYECİLİK BAĞLAMINDA BELEDİYELERİN PROJE ALANLARI8.1.Kültür hizmetleriSosyal Belediyeciliğin önemli bir yönü, kent halkının kültürel ve sanatsal ihtiyaçlarını karşılamaktır. Yerel Yönetimler, sivil toplum kuruluşlarını da seferber ederek kültürel alandaki fonksiyonlarını arttırmalıdır. Devlet merkezli bir kültür politikası yerine belediyelerin rehberlik ve öncülük yaptıkları, altyapı gibi gerekli şartları hazırladıkları ve toplumun kendisini ifade edebileceği bir kültürel hayatı hedeflemelidir.Kültür politikası öncelikle belli bir doğruyu ve düşünceyi halkımıza yaymak veya dayatmak yerine, onların düşüncelerini ifade edebilecekleri bir zemin sunabilmek şeklinde olmalıdır.Kültür Politikamız çok seslilik ve çoğulculuk üzerine oturmalıdır. Kültürde asıl olan tüm toplumsal kesimlerin varlık alanı bulabilmesidir.Sosyal belediyecilik anlayışını geliştiren belediyeler her türlü kesimden düşünür, araştırmacı, sanatçı ve kültür adamlarının faaliyetlere katılımının sağlanmasını önemsemelidir.Sivil toplum kuruluşları ve toplumsal kuruluşların bu işe sahip çıkması gerekir. Ancak belediyelerin de hiç değilse belli bir süre bu hizmetlere öncülük etmesi, bir nevi koordinasyon görevi görmesi kaçınılmazdır. Bu yüzden yerel yönetimlerin bizzat yapması yerine, fırsat ve olanak sunması daha doğru olanıdır.Belediyeler eğitim ve kültüre kesinlikle sahip çıkmalıdır. Doğru ve çağdaş olan bu hizmetlerin merkezi yönetimden yerel yönetimlere geçmesidir.Örneğin;İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş,Dersanet projesi ile 81 ilde dershaneye gidemeyen 70 bin öğrenciye internet üzerinden dershane imkanı tanındığını, burs verdikleri 50 bin üniversite öğrencisini de 2010 Avrupa Kültür Başkentliği sürecinde "Kültür Elçisi" olarak görevlendireceklerini kaydeden Topbaş, bu yılsonu itibariyle İstanbul'a yapılan yatırım toplamının 22 milyar YTL'yi bulacağına dikkat çekti ve "Sizlerin kaynaklarını doğru kullanıyoruz. Belediyeciliğin sadece fen ve imar olmadığını, her şeyin insan için olduğunu ve sosyal belediyeciliğin son derece önemli olduğunu biliyoruz" diye konuştu.8.2.Özürlülere sahip çıkmakDünya nüfusunun önemli bir oranını özürlüler oluşturmakta, zihinsel, fiziksel ya da duygusal özürleri sonucu engelli insan sayısı, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre gelişmiş ülkelerde nüfuslarının % 10, gelişmekte olan ülkelerde % 13 oranında olduğu tahmin edilmektedir.Ülkemizde, değişik özür gruplarından 10 milyona yakın yurttaşımız yaşamaktadır. Özürlü çocuk ya da yetişkin özürlü yurttaşımız, günlük yaşama, kent yaşamına ve toplum yaşamına çok sınırlı ölçüde katılabilmektedir. Ülkemizdeki görme, işitme, ortopedik ve zihinsel engellilerin toplumsal yaşama tam katılabilmelerinin önündeki engeller henüz kaldırılabilmiş değildir.Eğitimden sağlığa, iş ve mesleki rehabilitasyondan kültür ve sanata, spor ve kent standartlarının iyileştirilmesine, ulaşımdan psikolojik ve sosyal desteğe bireysel ve aile danışmanlığı hizmetlerinden gerektiğinde sürekli bakıma kadar çok ciddi ve çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır.Özürlülük, sadece özürlü insanın kendisi için değil, aynı zamanda aile ve çevresi, yakınları ve komşuları için de önemlidir. Ülkemizde ve dünyada rehabilitasyon hizmeti veren merkezler genellikle büyük yerleşim alanlarında küçük gruplara ve sadece özürlü bireylere yönelik hizmet vermektedir.Belediyelerin şehrin planlanmasında hizmetlerin projelendirilmesinde özürlülerin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurulmaları kaçınılmazdır. Bu anlamda bireylere ve ailelere psikolojik ve sosyal danışmanlık hizmeti vermeleri de gerekmektedir.8.3.Gençlik merkezleriTürkiye genç ve dinamik bir nüfusa sahiptir. Bu potansiyelin iyi değerlendirilebilmesi için gençlerin yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmeleri ve bir takım olumsuzluklara kapılmadan sosyalleşmelerinin sağlanması gerekmektedir. Bu amaçla kurulacak gençlik merkezleri hem kollayıcı, hem yönlendirici ve eğitici çok boyutlu fonksiyonlar görebilecektir.Gençlere; katkıda bulunma, açık iletişim ve diyalog, ortak çalışmalar yapma, genç, aile ve toplum arasında etkili bağlar kurma, gençlerle beraber merkezden kente yayılan aktivite programlar geliştirme, nitelikli insan olarak gençleri yetiştirme, sorun çözme becerisini geliştirme ve madde bağımlılığı alanında koruyucu önleyici bilimsel çalışmalar yapmak belediyelerin temel ilkeleri arasında olmalıdır.8.4.Vatandaşların kendilerini geliştirmelerini sağlamak ve konut üretimiİstihdam ile birlikte fakirlik sorununun üzerine gidilmelidir. Bu açıdan yaklaşımlar, sorunu bir bütün olarak ele alma, sistemi iyileştirme ve fonksiyonel hale getirme şeklinde olmalıdır.Yoksulluğu ortadan kaldırmanın yolu yoksulları sübvanse etmekten yani onların ihtiyaçlarını karşılıksız olarak karşılamaktan değil, onları da dengeli bir üretim - tüketim sürecine katabilmekten ve verimliliği arttırmaktan geçmektedir.Sosyal belediyecilik anlayışına sahip olan belediyelerin yapması gereken öncelikle vatandaşların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini kolaylaştırmak olmalıdır. Temel ihtiyaçları karşılamaya kalkmak sorunları çözmemekte, her geçen gün artan yoksul sayısına karşı yardım dağıtımıyla herhangi bir mesafe alınamamaktadır. Yardım organizasyonlarına ek olarak temel ihtiyaçları vatandaşların kendi imkanlarıyla daha kolay giderebilmelerini sağlamak asıl olanıdır.Diğer önemli bir konuda barınma ihtiyacıdır. Bu konuda da yerel yönetimlerin yeni yerleşim alanları üreterek sosyal amaçlı olarak konut yapımını teşvik etmeleri önem taşımaktadır.Hazine arazilerinin belediyelere bedelsiz olarak devredilmesi sağlanmalı ve belediyeler bu yerlerde altyapı sorununu çözerek sosyal konut yapılabilecek arsalar üretmelidir.
9. MANAVGAT'TA KÜLTÜR MERKEZİ PROJESİBenim projem bir turizm ilçesi olan Manavgat'ta Türk toplumundaki yabancı turistleri birleştirmektir. Bir toplum ve güvenlik bilinci oluşturmak bu projenin temelini oluşturacaktır. Bu hedefe ulaşmak için halkımızın kültürel, dini ve milli birlikteliğini beslemek amacındayım. Ayrıca, Türk ve farklı ülkelerin kültürlerini kaynaştırmak, birlikte samimi bir yaşam sürmelerine ve iki halkın da eşsiz özelliklerini sergilemelerine imkan sağlamak ve başarmak için çabalanan en içten hedef olmalıdır. Biz, görkemli Türk tarihini, yüce dinimizi ve bir bütün olan kültürümüzü, bizi kucaklayabilecek kişilere tanıtmak için varız. Öncelikle Manavgat'ı biraz tanıyalım ekonomisi,iklimi,turizmi vb.herşeyiyle işte Manavgat;Manavgat, Antalya iline bağlı bir ilçedir. 5000 km²'lik yüzölçümüyle Antalya ilinin birinci büyük ilçesi konumundadır. İlçe merkez nüfusu;Manavgat İlçesinin nüfusu, 2000 yılı Genel sayımı sonuçlarına göre;Manavgat İlçe Merkez Nüfusu : 77100Beldeler Nüfus Toplamı : 78210Köyler Nüfus Toplamı : 59362Genel Toplamı :214672Toplam nüfusu : %35.92 ' si ilçe merkezinde, %36.43'ü beldelerde, % 27.65 'i köylerde oturmaktadır.İlçenin;1940 yılında nüfusu : 194101970 yılında nüfusu : 450051990 yılında nüfusu : 1157311997 yılında nüfusu : 1674682000 yılında nüfusu : 214672İlçenin nüfus artışı;1940-1970 arası % 131.861970-1990 arası % 157.151990-1997 arası % 44.701997-2000 arası % 28.18Manavgat ilçesinde 1 km2'ye 94 kişi düşmektedir.9.1.CoğrafyasıManavgat'ın kuzeyi Toros Dağları ile çevrilidir. Sahil şeridi plajları ve eşsiz kumsallarla kaplıdır. Denizden iç bölgelere gidildikçe ekilebilen düz ovaların yanında engebeli bir arazi yapısı gözlenir. Toros Dağları arasında gizlenen Eynif Ovası ünlüdür. Toros Dağları üzerinde Yörüklerin konakladığı yaylalar vardır. İlçenin Doğuda sınırını oluşturan Alara Çayı, Karpuz Çayı ve ilçe merkezinden Manavgat Nehri ile üzerindeki Manavgat Şelalesi ülkemizde olduğu kadar dünyaca da ünlüdür. Bunun yanında irili ufaklı dereler vardır.İlçe sınırlarında Manavgat Nehri üzerinde Oymapınar Barajı ve Manavgat Barajı adında iki tane hidroelektrik santrali vardır. Nehir üzerinde ikisi yaya ikisi de araç trafiğine açık 4 köprü vardır.9.2.İklim ve bitki örtüsüManavgat'ın iklimi Akdeniz İklimi'dir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Don olayı tüm yıl boyunca ancak birkaç gün görülmektedir. Bazı yıllarda ise hiç don olmadığı gözlenmiştir.Sahil şeridinden itibaren, Toroslar'a kadar uzanan alan, tamamen ziraat alanıdır. Değişik bitkiler, meyveler ve ağaçlarla kaplıdır. Tarım arazilerinden sonra Toroslar'a çıkıldıkça maki ve orman alanları başlar. Toros dağları ise tamamen çalı ve maki türü bitkilerle kaplıdır. Maki türü bitkiler genelde mersin, çilek, geven ve kara dikendir. Torosların güneyinde alçak kısımlarda kızıl çam yer almaktadır. Yükseklere çıkıldıkça kızılçam'ın yerini kara çam, ladin, sedir ve ardıç almaktadır. Akarsu vadilerinde ise söğüt ve çınar yaygındır. yazları oldukça sıcak geçer ve 45 dereceyi geçtiği görülür.9.3.TarihiManavgat İlçesinin kuruluş tarihi ile ilgili olarak kesin bir tarih verilmese de sınırları içerisinde bulunan Side (Selimiye Köyü) ve Selge (Altınkaya Köyü) antik kentlerinin M.Ö. 6. yüzyılda kuruldukları sanılmaktadır.Manavgat 1220 yılında Selçuklu, 1472 yılında ise Osmanlı İmparatorluğu'nun idaresine geçmiştir. 1914 yılında ilçe olmuş, Taşağıl ve Beşkonak Nahiyeleri kurularak ilçeye bağlanmıştır.9.4.Ekonomiİlçenin doğal yapısı kısmen tarıma uygun olup bu bölgelerde tarım gelişmiştir. Geri kalan bölgeler olan orman ve fundalık alanlar ve hayvancılığın geliştiği köyler olarak ayrılır. İlçe köylerinde büyük ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin yanında hububat, susam, karpuz yetiştiriciliği ve özellikle son yıllarda zeytinciliğin giderek önem kazanmaktadır. Orman ürünleri işçiliği ve mevsimlik tarım işçiliği başlıca kazanç yolları olup sınırlı tarım arazilerinde hububat yanında son yıllarda kekik, kiraz ve ceviz gibi meyve yetiştiriciliği yapılmaya başlanmıştır.Son yıllarda pamuk üretimi azalmakta narenciye, açık alan ve örtü altı sebze yetiştiriciliğinde artma görülmektedir. İlçede sanayi gelişmemiştir. Ancak tarıma dayalı olarak pek çok fabrika bulunmaktadır.Bunlar dışında bölgenin doğal getirisi olarak turizm ilçenin en önemli gelir kaynaklarındandır.9.5.Turizm64 kilometrelik sahil şeridi ve Manavgat Şelalesi, özel çevre koruma alanları, tatil köyleri ile ilçede turizm oldukça gelişmiştir.Ünlü seyyah Evliya Çelebi'nin kaplan avladıklarını yazdığı Sarı Su Deresi ilçe sınırları içerisindedir. İlçede son yapılan araştırmalarda Ahmetler Köyü ile Gebece köylerinde bulunan mağaralarda etüt çalışmaları tamamlanmış ülke ve bölge turizmine kazandırılmaya çalışılmaktadır.İlçe merkezine 60 km. uzaklıkta bulunan ve Köprü ırmağını da içine alan ve milli parka adını veren Köprülü Kanyon çok ünlüdür. Köprülü Kanyon Milli Parkı içerisinde ve Altınkaya Köyü içerisinde bulunan vadiye gizlenmiş selvi ormanının dünyada bir eşi benzeri yoktur. Toros Dağları yaygın Kızılcam, Karaçam, Sedir, Selvi ormanları ile kaplıdır.İlçe arkeolojik eserler açısından da oldukça zengindir. Side Antik Kenti, bir benzeri bulunmayan Antik Tiyatrosu, Hamamı, Antik Su Yollarıyla; Seleueka antik kenti, Sırt Köyü sınırlarında bulunan antik yerleşim bölgesi ilginç kalıntı ve kaya mezarlarıyla; ve şimdiki adı Altınkaya Köyü olan Selge antik kenti, yıkılmış haldeki tiyatrosu, kral yoluyla ve diğer kalıntılarıyla çok önemlidir. Bunun yanında Beydiğin Köyü sınırları içerisinde yer alan va Kervanyolu üzerinde bulunan Selçuklu eseri olan Kargı Han çok ünlüdür.İlçenin turizm bölgelerinin başında Side gelmektedir. Bununla birlikte; Titreyengöl,Çolaklı, Kızılağaç ve Kumköy önemli turizm bölgeleridir.İlçede karakteristik Akdeniz iklimi hakim olduğu için yazları sıcak ve bol güneşli olması, kışın da ılık ve yağışlı olması bir yıldaki turizm gün sayısını arttırmaktadır. Nisan ayından Kasım ayına kadar aktif turizm yaşanmaktadır. Köprülü Kanyon Milli Parkı içindeki Köprü Irmağında rafting, jeep safari, ören yerleri gezileri, su sporları, halk pazarlarını gezme, kültürel ve sanatsal faaliyetler (Manavgat Kültür ve Turizm Festivali) bunlardan bazılarıdır.Genelde turistin 11 gün gecelediği esas alındığında İlçemizde 1.290.240turist yaz ve kış aylarında konakladığı Ülkemize 1.183.150.000 $döviz getirmektedir.
MANAVGAT İLÇESİNDE TURİZM ÇEŞİTLİLİĞİDeniz, Güneş, KumRaftingJeep SafariDağ ve Yayla Jeep SafariÖren Yerleri GezileriManavgat ırmağında ve denizde günü birlik bot turlarıMağaracılıkKöy ve Çevre gezileriSu SporlarıHalk pazarı gezintileriKültürel ve Sanatsal faaliyetler( Manavgat ve SideTurizm festivalleri, Aspendos Opera ve Bale Festivalleri)MANAVGAT İLÇESİ TURİZM BAKANLIĞI İŞLETME VE YATIRIM BELGELİ TESİSLERKONAKLAMA TESİSLERİTESİS SAYISIYATAK SAYISIİşletme belgesi tesisler7737.834Yatırım belgeli işletmedeki tesisler2711.013Belgesi iptal olup faaliyette olan tesisler162.122TOPLAM12050.969Yatırım Belgeli Tesisler114.602TOPLAM13155.571Belediye Belgeli Tesisler42128.910GENEL TOPLAM55284.481İŞLETME BELGELİ TESİSLERKATEGORİSİTESİS SAYISIYATAK SAYISI1.Sınıf Tatil Köyleri1410.4065 Yıldızlı Oteller1810.4984 Yıldızlı Oteller167.4733 Yıldızlı Oteller186.9532 Yıldızlı Oteller71.6801 Yıldızlı Oteller1120Turistlik Pansiyon116Kamp1432Motel1256Genel Toplam7737.834YATIRIM BELGELİ İŞLETMEDEKİ TESİSLERKATEGORİSİTESİS SAYISIYATAK SAYISI1.Sınıf Tatil Köyleri52.6735 Yıldızlı Oteller53.3374 Yıldızlı Oteller82.9393 Yıldızlı Oteller61.7162 Yıldızlı Oteller3348Genel Toplam2711.013Kültür Merkezinin AmaçlarıBu kültür merkezinin kurulmasında aşağıdaki amaçlar için çabalamaktayız:
oÖncelikli olarak ilçemize gelen yabancı turistlerin ibadet edebileceği bir cami inşaa etmek,
oÇocukların ve yetişkinlerin, Yabancı kültürleri, tarihleri ve dilleri öğrenebilecekleri, halkımızın da yabancı kültürler üzerine eğitim alabilecekleri, halkımızın ilçemize gelen farklı kültürlere adapte olmalarının sağlanması için gerekli rehberliğin yapılabileceği bir eğitim merkezi oluşturmak,
oToplum meselelerin tartışılabileceği bir konferans salonu kurmak,
oÇocuklu ve çalışan aileler için kreş hizmeti sağlamakBunların yanı sıra sağlamak istediğim diğer hizmetler arasında, yaşlılarımız için bir huzur evi ve öğrencilerimiz için bir çalışma odası / kütüphanede bulunmaktadır.Kültür Merkezi İhtiyacıİçinde yaşadığımız Manavgat İlçesi'nde bir kültür merkezinin olması fikri birçok vatandaşımızı bir araya getiren ortak bir olgudur. Bölgemize bir kültür merkezi kurulmasını gerektiren birçok neden bulunmaktadır. Bu nedenlerin en önemlileri olarak aşağıdakileri sıralayabilirim:
oİnsanlarımızın kendilerini bir topluluğa ait hissetmelerine yardımcı olmak,
oYabancı konuklarımızın memleketlerinden uzakta olmaları sebebiyle hissettikleri yalnızlık duygusunu azaltabilmek
oİlçemize yerleşmiş ve çalışan konuklarımızın,ebeveynlerin çocuklarını güvenle emanet edebilecekleri bir kreş / çocuk yuvası kurmak,
oİlçemizde yaşayan konuklarımızın Türk kültüründe yok olmalarını engelleme ve, Türk ve mensup bulundukları kültürlerini sentezleyebilmelerini sağlamak,
oİlçemize yeni gelen farklı kültürden olan konuklarımızın, adaptasyon sürecinde yardımcı olmak, gerektiğinde Türkçe eğitimi sağlamak,
oTürkiye'yi, ilçemizi ve Türkleri tanıtmak,
oBölgede yaşayan farklı kültürlere mensup konuklarımıza her konuda hizmet verebilmekKültür Merkezinin Bölümleri
oYukarıda bahsi geçen hizmetlere ev sahipliği yapabilmek için kültür merkezimizin aşağıdaki birimleri bünyesinde bulundurması planlanmıştır:
oKilise - Misafirlerimizin ibadet ihtiyaçlarını karşılarken cemaat bilinci oluşturmayı hedefleyen, 800 ila 1000 kişiye hizmet vermesi planlanan kilise mimarisi ve iç dizaynı itibariyle Türk ve farklı kültürlerin motiflerini yansıtacak şekilde inşa edilecektir.
oToplantı Merkezi ve Konferans Salonu -Kültür merkezimiz, sosyal ve kültürel faaliyetlerimizi gerçekleştirebileceğimiz, toplantılar ve seminerler düzenleyebileceğimiz, milli ve dini bayramlarımızda bir araya gelebileceğimiz500 kişiyi barındırabilecek bir salon içerecektir.
oKreş - Anne ve babaların 3-6 yaş arası çocuklarını güvenle emanet edebilecekleri, onları hem Türk hem farklı kültürleri öğrenerek büyümelerini sağlayabilecek bir kreş hedeflerim arasındadır.
oKütüphane ve Bilgisayar Merkezi - Bu birimimiz, her yaş grubundan insanın çeşitli alanlardaki yerli ve yabancı yayınlara ulaşabileceği, internete erişebileceği ve yazıcı, tarayıcı gibi günümüz teknolojisinin vazgeçilmez ofis malzemelerinden yararlanabileceği bir çalışma ve araştırma ortamı temin edecektir.
oDerslikler - Çocuklarımıza, gençlerimize ve bölgede yaşayan yabancılara Türk dili ve kültürü üzerine eğitim vermenin yanı sıra, ilçemize yerleşen yabancılara Türkçe'yi öğretmeyi hedefleyen kültür merkezimiz, çocuklar ve yetişkinler için derslikler barındıracaktır.
oLojman ve Misafirhane - Kültür merkezimiz, sürekli olarak çalışacak görevlilerin ikamet edecekleri lojmanlara ve geçici olarak bölgemize gelen misafirlerimizi ağırlamak için kullanılacak misafirhanelere ev sahipliği yapacaktır. Bu hizmet, özellikle ilçemize yeni gelen öğrenciler ve din görevlileri için hedeflenmiştir.
oÇocuk Bahçesi, Piknik ve Spor Alanı -Çocuklarımızın ve gençlerimizin açık havada oynamaları, spor yapmaları; halkımızın da bir araya gelerek sosyalleşmesi için tasarlanmış olan açık alanlar, kültür merkezimizin önemli bir parçasını oluşturacaktır.
oİdari Ofisler - Bu ofisler derneğimizin ve kültür merkezimizin idari işlerinin yerine getirilmesi amacıyla kullanılacaktır.
oPark Yerleri - Merkezimize gelen misafirlerimizin araçlarını güven içerisinde park edebilmelerini sağlamak amacıyla 200 taşıt kapasiteli bir otoparkımız olacaktır.YeroKültür merkezinin planlanan yeri Manavgat'ta yaşayan yabancılar için merkezi bir noktada bulunmaktadır. ManavgatBelediye Spora hizmet veren ve şehrin göbeğine yerleştirilmiş olan Manavgat Belediyesine ait olan stadımız ulaşım açısından elverişli bir konuma sahiptir.
oArazinin şu anki sahibi Manavgat Belediyesi'dir. Neredeyse dokuz bin metrekare olan arazinin üzerine kurulacak olan kültür merkezimizin arazisi ve bu arazinin üzerine yapılacak binaların masrafları yine belediyemize ait olacaktır.İzin verilen binalar
oYerel yönetimin kanunlar çerçevesinde izin verdiği binalar küçük bir kilise, ofis binaları, kreş ve okullar, konferans salonu ve park alanlarını içermektedir. Bu yönetim birimlerinden özel izin alınması koşuluyla, bu araziye spor alanları ve cenaze evi yapılması da mümkün olacaktır. İzin verilen azami bina yüksekliği 24 metre olup özel şartlar sağlandığı takdirde azami yükseklik 36 metre değerine ulaşabilmektedir.
SONUÇ VE ÖNERİLERSosyal belediyecilik kavramı altında mahalli idarelere sosyal alanlarda planlamadüzenleme işlevleri yükleyerek, onları sosyal amaca kanalize eden; sosyal dayanışma ve entegrasyonu sağlayarak belediyelerin sosyal güvenlik ve adalet mevhumunu geliştirici sosyalleştirme ve sosyal kontrol işlevlerini ön plana çıkaran bir çalışma yapılmalıdır.Sosyal belediyeciliğin temeli tüm vatandaşların topluma kazandırılması için toplumsallaştırma misyonu ile birlikte toplumsal kesimleri yönlendirme, onlara rehberlik etme anlayışının geliştirilmesidir.Muhtaç, çaresiz ve güçsüz vatandaşların (öksüz, sokak çocuğu, özürlü, yaşlı, açlık sınırında olanlar gibi) yaşam şartlarını kolaylaştırıcı yardımları yapmak ve her türlü sosyal fonksiyon için altyapı yatırımlarını gerçekleştirmek sosyal belediyeciliğin ana amacıdır.Sosyal belediyeciliği geliştirmenin ön şartı yerinden yönetime geçilmesi, yani mahalli idarelerin merkezi yönetim karşısındaki yetki ve özerkliğinin genişletilmesi, yetkilerin merkez ile taşra arasında paylaştırılması şeklinde yerel yönetimlerin yetki ve imkan olarak güçlendirilmesidir.Türkiye konjonktüründe yerel yönetimlerin serbest piyasa ortamındaki kimi hizmetlerden tamamen elini çekmesi inandırıcı olmayacağı gibi, büyük tahriplere de yol açabilir. Belediyelerin her halükarda denetleme, koordinasyon, planlama, teşvik ve tespit görevlerini yerine getirmelidir.Belediye Kanununda belediyelere yüklenen sosyal fonksiyonlar için gerekli kaynak tahsis edilmemekte, ulusal düzeydeki hizmetlerin izdüşümlerinin gerçekleştirilmesine ve politika belirlenmesine olanak sağlanmamaktadır. Örneğin sosyal hizmetler belediyelerin üzerine yıkılırken, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma kaynakları Kaymakamlar kanalıyla dağıtılmaktadır. Bu çarpıklığın giderilebilmesi, yerel hizmetlerin yerel yönetimler eliyle gerçekleştirilebilmesi için söz konusu kaynakların belediyelere aktarılması amacıyla gerekli mevzuat değişiklikleri yapılmalıdır. Bu konuda başta siyasiler olmak üzere toplumun tüm kesimlerine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.Benim anlatmak istediğim yada bir başka ifade ile belediyelerimizin gündemine taşımak istediğimiz husus yaşanan gelişmeler karşısında belediyelerimizin sosyal ve kültürel alanlara daha fazla eğilmelerinin gerekliliğidir.Bir köşe yazarımız sınırları içindeyaşadığı belediyesinin sosyal belediyecilik bağlamında yaptıklarını söyle eleştirmiştir;'Halka hizmet hakka hizmettir' şiarıyla yola çıkan, 'karanlık geçmişten aydınlık geleceğe' sloganıyla hizmetlerine her gün bir yenisini katan belediyemiz, sosyal belediyecilik anlayışında çığır açmaya devam ediyor.Birbiri arkasından gelen hizmetleri takip etmekten yorgun düştüğümden veyahut artık böyle yaşamayı kanıksadığımdan olacak milletimizin yüzünü güldüren hayırlı hadiselere nicedir yer vermiyordum.Efendim haklı olarak bir iki defa övgüyle söz etsem, hemen sağda solda 'yalaka' diye takılmalar başlıyor. Belediyemizi çekemeyen, haset çevrelerin bu hayırlı icraatlara nazar değdireceğinden korkuyorum.Bu seferki projeyi de göz yaşları içerisinde çarşamba günkü gazetemizden okudum. 'Garibanlar İçin Gıcır Gıcır Giysi' başlığıyla verilen haberde üst katları evsiz garibanlar için kullanılan İzgaz bürosunun en üst katında Sevgi Mağazası'nın hizmete girdiğinin müjdesi veriliyordu.Efendim buradan hizmet görmek de son derece basit; yoksul vatandaşlarımız Çözüm Masası'na başvuruyorlar ve belediye ekiplerinin araştırması sonucunda yoksulluğunuz tescillenirse 25-50 YTL değerinde Sevgi Mağazası'ndan alışveriş yapmaya hak kazanıyorlar.Kura yok, çekiliş yok, kupon yok, beklemek yok. Yoksulluğunuz belediyece tescillendiği takdirde siz de derhal şefkat dolu sevgi dolu ellerden gıcır gıcır kıyafetleri alabilirsiniz. Madem yoksulluktan söz ediyoruz. Öyleyse Mayıs ayı itibariyle yoksulluk sınırı rakamlarını verelim de, milletimizin kafasında 'acaba ben başvurabilir miyim' diye bir şüphe kalmasın.Efendim gıdanın yanı sıra kira, ulaşım, yakacak, giyim, eğitim ve kültür gibi harcamalar da dahil edildiğinde dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı tutarı, Mayıs ayı itibariyle 984 milyon 994 bin lira olarak gerçekleşti. Bu rakamlara ve milletimizin durumuna bakacak olursak, Sevgi Mağazası'nın mağazalar zincirine dönüştürülmesi elzemdir. Efendim kanaatimce belediyemizin bu hizmetleri katlanarak artacaktır. Görünen köy kılavuz istemez. Garip evi ile yola çıkıldı, Sevgi Mağazası'na gelindi. Çok yakında 'Şefkat Lokantaları' neden kurulmasın?Bu projede de açlık sınırı dikkate alınabilir. Belediyemizin yetkili kişilerince, açlığı tescil edilen vatandaşlarımızın karnı burada bedavaya doyurulabilir. Hem bir vatandaşın aç olup olmadığının araştırılması öyle zor bir iş de değil. Öyle sanıyorum ki, Şefkat Lokantaları birkaç ay içinde dünyanın en büyük restoranlar zinciri haline bile gelebilir.Son olarak, efendim madem yoksulların, garibanların giyim kuşam işine eğildik, sokakta her daim rastladığımız, yalınayak başı kabak vatandaşlarımızın oluşturduğu görüntü kirliliği sorununun hal çaresine niye bakmıyoruz? Daha önce de defalarca zikrettiğim gibi bu vatandaşlarımızı bir takım sponsor firmalar pekala giydirebilir.Bakınız, bu tür sosyal projelerle çok yakında, yoksullarımız da Avrupa Birliği standartlarına ulaşacaktır. Kim bilir bir gün, Türkiye'de metrekareye en çok dilenci düşen yer olan yürüyüş yolunda, sosyal belediyecilikten nasibini alan dilenci vatandaşlarımız, Allah rızası için bir ekmek parası yerine Avrupa'da olduğu gibi Allah rızası için bir fincan kahve parası diyerek dileneceklerdir.Kim demiş sivrisineklerle uğraşacağınıza bataklığı kurutun diye alın size sosyal projeler...
http://www.webmastersitesi.com/bilmediklerimiz/250429-sosyal-belediyecilik-nedir.htm
Devamı Oku: Sosyal Belediyecilik Nedir?