sos6

Sosyal belediyecilik ve öneriler

 

 

Ülkemizde izlenen politikalar nedeniyle kentlerimiz kırsaldan hızlı bir göç akınına uğradı. Tarım ve hayvancılığı bırakan bu insanlarımız kent varoşlarında gündelik işler ile geçimlerini sürdürmeye çalışıyorlar.

Pek çok aile işsiz, ya da geçinecek gelirden yoksun.

İktidar işin kolayını bulmuş. Bu yoksul kesimin oylarını alabilmek için onlara, ya SYDV aracılığı ile ya da belediyeler aracılığı ile çeşitli yardımlar yaparak kendisine seçmen yaratmaya çalışıyor.

Bu “sadaka kültürüne” dayalı politikaları da “sosyal devlet”in gereği olarak tanımlamaya çalışıyor. Öncelikle bu yardım biçiminin sosyal devlet ile hiçbir ilgisinin olmadığını ifade edelim.

“Sadaka kültürü” sosyal devletin gereği olarak sunulamaz.

Başka ve doğru politikalar izlemek gerekiyor. Ancak bu farklı politikalar yoksulluğu sömürmek isteyenlerin işine gelmiyor!

2004 yılında yapılan yerel seçimler öncesinde; CHP adayı Hasan Karaibrahim’e, “bu dönem seçimleri kazanamazsanız bir sonraki dönem işiniz çok daha zor olacaktır. Çünkü kentimiz hızla göç almakta ve bu yeni seçmenlerin eğilimi sizden yana değildir” demiştim.

Sonra da eklemiştim. “Seçimi kazanırsanız mutlaka bir sosyal entegrasyon projelerine ihtiyacınız olacaktır. Kırsaldan göç edip gelen insanlarımıza dönük bu projelerin ekonomik, sosyal ve kültürel yönü ağırlık kazanmalıdır.”

Sonra da oturup bu sorunu çözebilmek adına üç sosyal entegrasyon (bütünleşme) projesini hazırladım. Yerel seçimlerin kazanılması sonrasında uygulanabilecek olan projeler geçen dönem uygulanamadı!

Bu dönem konuyu CHP adayı Kerim Aksu’ya ilettiğim ve bu üç projeyi yaşama geçirmek için görev talep ettiğim halde, dikkate bile alınmadım…

Üretmeyenler baş tacı edildi. Başka partilerden transferler ile sağ seçmenin oylarının alınabileceği düşünüldü…

Tercih böyle ise elden bir şey gelmez.

CHP’nin dikkate almadığı ve beş yıldır uygulanmasının gerekli olduğunu düşündüğüm projelerin ana amacı, balık vermeyi değil balık tutmayı amaçlayan bir düşüncenin ürünüdür.

İktidar sadece balık vermektedir.

Peki, kırsalda üretimden kopup kente göç eden bu insanlarımıza balık tutmayı öğretmek nasıl olanaklı olacaktır?

Onlara kent yaşamında üretkenliği öğreterek olacaktır.

Projelerin finansmanı için BM fonlarından da, AB fonlarında da yararlanmak olanaklıdır. Uygulamak kolay ama uygulamak için niyet önemlidir.

llar önce Ali Haydar Öner’in Giresun valisi olduğu dönemde ilk projeyi kendisine önermiştim. (bana devlet özelleştirme politikalarını tercih ediyor demişti)

O yıllarda SYDV’ye her ay belli bir para geliyor ve o para yoksullara dağıtılıyordu. Ciddi miktar teşkil eden bu paranın miktarı günümüzde daha da arttı. Yine yoksul insanlarımıza para dağıtılıyor.

O dönem ilimizde henüz temizlik şirketleri ve özel güvenlik şirketleri yoktu. Yoksul olan ve düzenli olarak SYDV’ den para alan ailelerde mutlaka çalışabilecek kişiler vardır.

Peki, bu ailelerdeki çalışabilecek kişilerin istihdam edildiği bir temizlik şirketi ve bir özel güvenlik şirketi kurulamaz mı? Hatta üniversite öğrencilerine ve işyerlerine dönük olarak çalışan bir çamaşırhane kurulamaz mı?

İstenirse kurulur.

İl Özel İdaresinin ve SYDV’nin bu tür girişim için kurabileceği şirkete belediye ve ilimizde ki kimi işadamları da sermaye koyamazlar mı?

İnsanlarımız çalışarak para kazanmanın onurunu yaşasalar daha iyi olmaz mı?

İstenirse olur…

Ama biz alışmışız illâ balık vereceğiz. Yurttaşı “sadaka kültürü”ne alıştıracağız. Farklı çözümler üretmekten kaçınacağız. Elimizi taşın altına koymayacağız.

Oysa ki “sadaka kültürü” ile “cemaat kültürü” işbirliği bu tür üretimsel faaliyetler ile yok edilebilir di..

Giresun’da çok çeşitli meyvelerimiz var. Yine Belediye tarafından kurulacak bir iktisadi teşekkül ile( bu iktisadi teşekküle de iş adamlarımız sermaye koyabilirler) bu ürünlerimiz değerlendirilebilir.

Alınacak bir marka ile o üretim merkezinde, pekmez ve reçel üretimi yapılabilir. İleri de bu işletme meyve suyu da üretebilir.

Üzümlerimiz ve dutlarımız değerlendirilir.

Kivimiz, çileğimiz, ayvamız, elmamız ve diğer meyvelerimiz değerlendirilir. Kimisi pekmez olarak, kimisi de reçel olarak alınacak marka adı ile iç piyasaya sunulur. Konserve üretimi dahi yapılabilir.

Yeter ki sen kaliteli üretim yap!

Bu yola da ciddi istihdam yaratılabilir. Hem üretici hem de çalışan kazanır.

Giresun düğün geleneklerinde yazma ya da çember adı verilen baş bağının önemli yeri vardır. Tüm Karadeniz için bu düğün geleneğimiz önemlidir. Kadınlarımız bu geleneksel başörtüsünü yaygın olarak kullanırlar da…

İlimize yazma genelde Tokat ilinden gelir. Tokat’ta yazma baskıcılığı yaygındır. Yine kurulacak olan iktisadi teşekkül ile( işadamlarımız da ortak olabilir) Belediye yazma üretimini ilimizde de gerçekleştirebilir. Çevre illere buradan pazarlayabilir. Çotanak markası da yakışır!

Bunun için Halk Eğitim Müdürlüğü ile işbirliğine de gidilerek, çalışacaklar eğitilebilir.

Şimdi düşünün bu işletmeler kurulmuş. Aksu Mahallesinde pekmez ve reçel üretimi yapılıyor. Fevzi Çakmak Mahallesinde “çotanak” marka yazma baskıları yapılıyor. Kurulan bir şirket ile temizlik, çamaşırhane ve güvenlik hizmetleri veriliyor…

Kaç kişi istihdam edilir?

Kaç kişi balık tutmayı öğrenir?

SYDV önünde kuyruklar önlenir. Yoksulluğun teşhiri ortadan kalkar.

Önemli olan bir yerden başlayabilmektir. Bu iradeyi gösterebilmektir.

Projeler için başta da dediğim gibi BM fonlarından ve AB’den destek kolaylıkla alınabilir.

Bu projeleri tamamlayacak olan ve gerçek bir sosyal entegrasyon projesi olmasını sağlayacak olan ise bu insanlarımıza yönelik çeşitli eğitimsel ve kültürel faaliyetlerin gerçekleştirilmesidir.

O zaman bu insanlarımız birilerine kul köle değil, cumhuriyete yurttaş olur.

CHP Bu önerilerimi uygulama isteğime olumlu bakmadı. Ben de kentimize duyduğum sorumluluk gereği önerilerimi kamuoyuna duyurmak istedim.


http://www.giresunaktuel.com/yazar.asp?yaziID=1061

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol